16.

553 85 32
                                    

Botlarını giyinen prens gerginlikten zor nefes aldığını hissediyordu. İlk kez bir şey çalacak olmak hem çok yanlış hem çok heyecanverici gelmişti. Korsan ne kadar kimseye zarar vermeyeceklerini ve kimsenin zarar görmeyeceğini söylese de kalbi tehlikeli bir şey yapacak olmanın tedirginliğiyle çok hızlı atıyordu. Sadece yürürken botlarının çıkardığı sesin duyulduğu odada oğlan kulbu tutacakken aniden kapı açılmıştı. Prens'in tanımadığı ama Minho'nun ekibinden olduğunu bildiği adam odaya girip ardından kapıyı kapatmıştı. "Bir şey mi oldu?". Belli etmemeye çalışsa da korkmuştu Jisung.

"Hayır efendim ama Lee Know aşağı inmenizi emretti. Sizi götürmek üzere buradayım". Siyah saçları olan oğlan'ın alnından ter akıyordu. Acelesi varmış gibi hızlıca konuşmuştu.

"Aşağıya mı? İyi de oraya sadece büyük bir tehlike varsa inilir, ne olduğunu söylemezsen seninle gelmem"

"Evet saldırı olacağını söyledi, zamanımız yok gitmeliyiz"

Sürekli kapıyı kontrol eden oğlan'da bir sorun olduğunu anlamıştı Jisung, söyledikleri de anlaşılmaz şeylerdi. "Sen güverteye dön, ben gelmiyorum"

Bunu söylemesiyle siyah saçlı oğlan'ın prens'in koluna yapışarak arkasına geçmesi gecikmemişti. Çıkardığı hançeri oğlan'ın boynuna yaklaştırdı. "Bunu sen istedin, sakın ses çıkarayım deme! Yürü şimdi!". Prens'in hareket etmemesiyle sinirlenen oğlan hançeri bastırarak Jisung'un acıyla inlemesine neden olmuştu. "Burada ölmek istemiyorsan zorluk çıkarma!"

Zorla odadan çıkarılıp merdivenlere geldiğinde yukarıda gürültüler duymuştu prens. Ne olduğunu anlamadan geminin alt bölümüne sürüklenerek soğuk zeminle buluşmuştu vücudu Jisung'un. Ellerinden destek alarak düştüğü yerden kalkmaya çalışan oğlan yanındaki bedeni gördüğünde korkuyla gerilemişti.

"Beğendin mi? Kafasını güzel kesmiş miyim?"

Duyduğu sesle inanamaz gözlerini Minho'nun ekibinden olduğunu bildiği boynu kesilmiş bedenden siyah saçlıya çıkarmıştı prens. Deli gibi gülen oğlan mumları yaktıktan sonra bir kaç adımda Jisung'un yanına gelmiş ve yüzünü görmek adına çökmüştü önünde. Elindeki hançeri prens'in yüzünde dolaştırırken konuştu. "Seninde boynunu kesmek zorundayım güzel prens"

"B-bunu neden yapıyorsun?" Vücudu kontrolsüz titrerken kıpırdayamıyordu prens.

"Kişisel algılama, ölmek istemiyorum ve sen canlı dönersen bu benim sonum. Ama şimdi seni öldürüp şu yerdeki aptal öldürmüş gibi göstericem ve ah cesur bir korsanım artık. Üstüne yüklü miktarda altınım olacak" Biraz daha yaklaştırmıştı yüzünü katil. "Biliyor musun Lee Know'nun sende ne bulduğunu anladım sanırım" Elindeki hançeri yere bırakarak prens'in saçını kulağının arkasına sıkıştırdı, ardından aklına bir şey gelmiş gibi aniden ayaklanarak yerde yatan bedene yönelmişti.

Uzaklaşan oğlana bakarak yerinde hareketlendi prens, durup ölmeyi beklemeyecekti. Elinden destek alarak kalkmak isterken soğuk bir şey hissetti Jisung, titreyen elleriyle karanlık zemindeki hançeri kavramıştı. Dizlerini yere koyup olabildiğince sessiz şekilde hâlâ cansız bedenin yanına çöken oğlan'a yaklaşmaya başladı prens. Katilin arkasında durduğunda kaldırdığı hançerin hedefini bilmiyordu bile, sadece saplamıştı.

Omzuna saplanan hançerle acı içinde inleyen katil yere düşmüştü. Zaman kaybetmeden kapıya koştu Jisung, kapı kulbunu yakaldığı an saçındaki sert tutuş onu geri sürüklemişti. "Bunun bedelini ödeyeceksin sürtük! Beynini zevkle parçalara ayırıcam!". Katil saçlarına asıldığı prens'i sertçe duvara çarpmıştı.

Pirate / minsungWhere stories live. Discover now