"Yüzün..." dedim tuhaf bir tınıyla. Kuzgun Vladimir gece kadar karanlık gözlerini gözlerimde gezdirerek "Ne oldu Ayda Sancaktar? Bu dünyada tek yaralı insanın sadece sen olduğunu mu sanıyordun?" dediğinde gözlerimi birkaç saniyeliğine kapatıp açtım...
Yeni bölümle geldim 😍 Bundan sonra MASKENİN ARDINDAKİ'nin yeni bölümleri Cumartesi günü saat 21:00'da yayınlanacak.
Hepinize şimdiden iyi okumalar 💗
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
21. BÖLÜM
KUZGUN VLADİMİR 29 EKİM 2020 AFRİN
Kulaklarımı sağır eden gürültüyle birlikte ellerimle kulaklarımı kapadım ve roketin düşüp patlaması ile bulunduğum yerden biraz daha ileriye savruldum.
Yüzümde, sırtımda ve göğsümde sayısız acı hissediyordum. Ama yerden doğrulup ayağa kalkamayacak kadar da kötü değildim.
Etrafta yayılan gri toz dumanına inat öksürerek yerden doğruldum. Doğrulduğum anda sol bacağımdaki keskin acıyı hissettim. Çok da önemsemeden etrafıma baktım. Dağdan aşağıya inen yığınla terörist gözüme çarparken öfkeyle bağırdım.
"Gelin lan gelin!"
Yerdeki silahı alıp öfkeyle yürüdüğümde sırtımda buz gibi namluyu hissettim. "Kuzgun kendi iyiliğin için ellerini havaya kaldır ve diz çök!" Duyduğum sesle arkamı döndüm ve Gökçe'nin ela gözleri ile göz göze geldim. "Ne yapıyorsun sen Gökçe?" Bana doğrulttuğu silahı itip öfkeyle gözlerine baktığımda Gökçe elindeki silahı öfkeyle göğsüme bastırdı. "Diz çök! Yoksa sen de Oğuz gibi ölürsün!" Söylediği şeyi anlamayıp hızla etrafıma baktım. Umay, Toygar ve Celasun hepsi farklı yerlere savrulmuş yaralı halde yerde yatıyorlardı ama Oğuz yoktu.
"Oğuz!"
Öfkeyle bağırıp arkamı döndüğümde ensemden silah ile vurulup yere düşürüldüm. Ensemde hissettiğim acıyla inleyerek başımı kaldırıp etrafıma baktım. Gökçe'nin çok değil birkaç adım öteme doğru yürüdüğünü gördüm. Ardından ise bulunduğumuz yere siyah bir araç geldi ve içerisinde mavi gözlü bir adam çıktı. Adam terörist değildi… Öyle bir halide yoktu… Üzerinde siyah bir takım elbise vardı. Çok önemli birine benziyordu… Ama Gökçe'nin bu adamla ne işi vardı?
Adam Gökçe'nin yanına gidip ona elindeki kartı uzattı. Ben ensemden tutup ayağa kalkarken Gökçe'nin elindeki silah ile benim önümde yüzüstü yerde yatan kişiyi gösterdi. Yerde yatan kişiye dikkatle baktım. Ensesinde elinde gördüğüm yara izleri ile tanıdım. O kişi Oğuz'du ve yerde öylece hareketsiz bir şekilde yatıyordu.
"Oğuz!" diyerek bağırıp ayağa kalkmak istediğimde kollarımdan tutulup sırtıma sabitlendi ve dizlerimin üstüne oturtuldum. O sırada Oğuz'u omuzlarından tutup çevirdiler ve mavi gözlü adam gelip baş ucuna çöküp Oğuz'a baktı.