Bölüm 2: Şahin'in Pençeleri

11 4 0
                                    

Dün gece ben Mion'un dediği gibi onun yatağında yatmıştım ama onun başka yerde yatmasına izin vermemiştim. Birileri gelirse ve Mion'u odasında görmezse ben saklansam bile odayı aramaya başlar ve beni bulabilir. İşin kötüsü Mion'a bir şey demeden infazımı gerçekleştirirler. O yüzden o yatağın yanına iki tane yorganı üst üte koyarak minder benzeri bir şey yapmıştı. Elbette uyumakta zorlanmıştım ama en nihayetinde kendimi uykunun kollarına bırakmıştım.

Sabah gözüme gelen ışıltılarla kaşlarımı çattım. Güneşin parıltısı olduğunu düşünmüştüm ve yanılmamıştım. Gece gördüğüm dört farklı şekillerde ki ayların aksine şu an gökyüzünde tıpkı benim dünyamda ki gibi bir tane güneş vardı. Bunun için memnun olmuştum çünkü biraz da olsa bana farklı gelmeyen bir şeyler karşılaşmıştım. Pencereden dışarıyı izlemek istiyordum ama ya biri görürse diye buna bir türlü cesaret edemiyordum.

Yatağın ucuna geldiğimde dizlerimin üzerine çıkıp dışarıya bakmaya çalışırken gelen ses irkilmeme sebep olmuştu.

"Günaydın, Miona!" sesi hala hırıltılı çıkıyordu. Mion da uyanmıştı.

"Günaydın!" yatağından üzerinde ki pozisyonumu düzeltirken o da ayağa kalkmıştı.

"Aç mısın?" bu hiç beklemediğim soruya benden önce midem cevap vermişti. Normalde olmamasına rağmen bu sefer guruldamıştı.

"Sanırım biraz" dedim yanaklarım utançtan kızarırken. İkimizde birbirimize bakarak sessizce kıkırdadık. İstediğimiz gibi gülemiyorduk bile.

"Öyleyse kıyafetlerimi giyip sana güzel bir kahvaltı getireyim" cümlesi biter bitmez ellerini giydiği kıyafetin uçlarına yerleştirerek başından yukarı çıkardı. O an şaşkınlıkla ne yapmam gerektiğini şaşırırken Mion'un sessizce kıkırdadığını duymuştum.

Omuzları gerçekten de göründüğü kadar genişti ve yalnızca bu da değildi: Göğüsleri oldukça şişkin ve karnın da ki kaslarda kalkan görevi görüyordu sanki. Arkamı dönerek ona gereken mahremiyeti gösterdim.

"Arkanı dönebilirsin" arkamı döndüğümde Mion kıyafetlerini giymişti. Kapıya doğru yürüdğünde parmakları kapının kolunu kavradı ama açmadan önce duraksadı. "Özel bir şeyler istersen yaptırabilirim" dedi.

Zaten kaçak olarak kaldığım saray da bir de özel bir şeyler yaptırmak ne kadar doğru olur bilmiyordum. Ayrıca bence kabaca bir davranış olurdu. "Hayır, teşekkür ederim" dedim minik bir şekilde gülümserken. O da aha fazla üstelemden çıktı ve beni oda da kendimle yalnız bıraktı.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Çok geçmeden elinde ki koca bir tepsi kahvaltı vardı. Elbette içinde daha önçe hiç görmediğim ve rengi çok farklı olan yiyecekler de vardı. Odanın ortasına geldiğinde tepsiyi masanın üzerine bırakarak tabure benzeri bir şey getirip masanın yanına yerleştirdi. Ardından sandalyelerden birini geri çekip eliyle boş sandalyeyi işaret etti.

"Bu kahvaltı da bana eşlik eder misiniz?"" bana çok nazik ve centilmen bir şekilde davranıyordu. Peki bana bu şekilde davranmasının sebebi neydi? Sonuçta beni tanımıyordu ve ben de onu tanımıyordum. Belki de bir suikastçı olabilirdim ve ailesini ondan koparabilirdim. Gece onun gırtlağını bir hençerle hiç acımadan kesebilirdim. Bana güvenmesinin sebebi neydi?

"Korkmuyor musun?" sandalyeme otururken oda sandalyesini oturmak için geri çekiyordu.

"Neyden?" sorduğum soruya anlam vermeye çalışırken onun beni bir tehdit olarak görmediğini fark ettim.

"Yani benden. Çünkü beni tan-" cümlemi tamamlamama izin vermeden lafa girdi ve konuşmaya başladı.

"Seni tanımadığımı nereden çıkardın?" ağzına attığı siyah zeytin benzeri bir şeyi çiğnemeye koyulmuştu.

Rüyada Hapsolmuş GerçekWhere stories live. Discover now