❄️ Elma Şekeri

347 12 35
                                    

"Vallahi kalbimin yerinde hep bir elma şekeri vardır..."

                            *Didem Madak*

'Sellere kapılmış elma şekerinin kazığı avuç içlerimde filizlenen çocuk ruhuna şad etti.'




İnsanın kırgınlığı gerçeklerin yalana dönüşmesine kadardır. Çünkü her gerçek illa ki öldürücü darbelerle gelir. Zira gerçeklerin yalanla ortak çalışması tamamen ince nakışa bedeldi.

Göğüsüm inip kalkıyordu. Heyecandan değildi. Ağlamamak için duruyordum lakin benden habersiz akan gözyaşlarım karşımda ki deli divane olmuş adamı daha da delirtiyordu. Elinde tuttuğu çek kağıdı avuçları arasında ezilip büzülme noktasından feragat etmişti. Şimdi bunca gerçekliğin arasında nasıl yalan söyleyebilirim ki?

 Şimdi bunca gerçekliğin arasında nasıl yalan söyleyebilirim ki?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Hıçkırdım.

Karşısında öylece çıplak şekilde masanın üstünde oturuyor, elimin tersiyle gözlerimi silip duruyordum. Ağladığımı görse de görmesin istiyordum. Timuçin'e karşı çok savunmasız, biçare kalmıştım. Onun gözünde savunmasız, küçük bir kız çocuğu olan Talya olsam da, Heves'in şeytanlığı ile aşık atmayacağının farkında bile değildi.

Durdu. Elindeki büzük kağıda baktı. Kağıdı ikiye yırttı. Parçalarını buruşturdu. Sanki taş atar gibi o kağıdı büyük bir kuvvetle savurdu üstün körü ücralara. Çek kağıdının artık işlemeyeceğini biliyordum. Giden para olsun...

Timuçin'e kendimi nasıl inandırmam gerektiğini bilmiyordum. Bu işten sıyrılmanın bir yolu yordamı olmalıydı. Bu sefer çamuru kime atacaktım? Attığım çamurların izi kalıyor, o izleri artık balçıkla bile sıvayamıyordum. Burnundan soluyan, kaçıp gitmek isteyen bu adamı durdurmaya gücüm yetmezdi ki benim.

"Ne zamandır? Ne zamandır biliyorsun?" Kafamı salladım. Ondan saklamak istemiyordum. Her şeyi anlatmak, yalansız dolansız olmak istiyordum. Sonra gözlerime endişe ettiğim o korku doldu. Bu korkunun ecele faydası yoktu. Önünde sonunda olacaktı.

Ya beni terk ederse?

Daha biraz önce söz vermişti. Beni terk etmeyecekti. Benimle olacaktı. Bana rağmen, Heves olmama rağmen benimle olacaktı. "Beni terk etmeyeceğini söyle" dedim kısık sesimle. Başımı sağa eğmiş, gözlerimin flu görüntüsünden yüzünü bile seçemeyecek dereceye gelmiştim. Odanın ortasında dolanmayı bıraktı. Elleri yeniden ceplerini buldu. "Ne?" Anlamadı beni. Öyle ki yüzünde ki ifade afalladığına işaretti. Dudakları gerildi. Elmacık kemikleri sıkılaştı. Gözlerinin bile feri değişkenlik gösterdi. O fer de kendimi gördüm. Kalçamı süründürerek masadan aşağıya kaykıldım. Ayaklarım sıcak zemine değdi. Altımda sadece Timuçin'in henüz çıkarmadığı tangam vardı. Üryan değildim. Büryan haldeydim. Timuçin'in bakışları bir an olsun gözlerimden ne yukarıya ne de aşağıya ayrılmamıştı.

K.U.R.T(+18)Where stories live. Discover now