18 - don't break my heart, don't tear me apart

16.5K 2K 330
                                    

Elindeki kil kupayı fırına yerleştirdi Taehyung, sonrasında kapağını kapatıp fırını açtı.

Jungkook, en sevdiği Iron Man'li kupası kırıldığı için, kupayı aldığı ilk yere gitmişti ama aynısının artık üretilmediğini duyunca Taehyung'u arayıp, onun evine geleceğini söylemişti.

Ve Taehyung, alfayı üzgün görmekten nefret ediyordu. Bu kadar üzülmene değer miydi, ben senin için kırılan her şeyi baştan yapabilirim, diye geçirdi içinden.

Her zaman evde tuttuğu killerden birini alıp, beraber çekindikleri bir fotoğraftan baka baka Iron Man'li kupanın şeklini birebir taklit edip, sonrasında bir güzel boyamıştı. Bu kupayı aldıklarında lisenin ilk senesi daha yeni yeni bitmişti, ve yaz tatilindelerdi. İkisi de kupalara bayıldıkları için dükkanın camını görür görmez resmen içeri depar atıp buldukları ilk güzel kupayı almış, o günden bu güne kadar kullanmışlardı.

Taehyung fırının camından kupanın durumuna baktıktan sonra, mutfağa giren abisiyle gözlerini çekti kapıdan. Onunla konuşmak istemiyordu, kırgınlığı her daim baskın gelecek kadar üzmüştü çünkü omegayı.

"Ne o? Jungkook mu geliyor yoksa?" diye bir soru yöneltti Yoongi. Mırıldandı Taehyung, cevap vermiş olup konuşmamak için her şeyi deniyordu resmen. "Ben evdeyken gelmesi büyük cesaret doğrusu, şaşırttı." dedi.

"Ben evdeyken de Jimin geliyor. Ama o pek de cesur biri değil, haksız mıyım?" diye döndü abisine. Jungkook'a söylediği en ufak kötü söze tahammülü yoktu, bu yüzden Yoongi'yle kavga etmek uğruna savunacaktı onu. "Sevgilime sataşma, o senin aksine seni seviyor."

"Evet, senin aksine Jimin bana değer veriyor olabilir." diyip fırını düğmesinden kapattı. Yoongi sırtını kapının girişine yasladı, kollarını bağladı birbirine. Ne söyleyeceğini bilemez gibi kaşları çatıldı önce, sonra boğazını temizleyerek dudaklarını araladı. "Sana değer vermediğimi nereden çıkarttın?" diye saçma bir soru yöneltti.

Taehyung gülümsedi, kırgınlığı yüzünden okunsa dahi, cevap bile veremeyecek kadar bıkmıştı bu durumdan. Başını iki yana salladı, sonrasında kupayı fırından çıkartarak inceledi. "Tıpatıp aynısı olmuş, görünce çok sevinecek..." diyip, az önceki gülüşünün aksine, bu sefer cidden mutlu bir şekilde gülümsedi.

"Jungkook'un kupası değil mi o? Neden fırına koydun ki?"

"Onunkisi kırıldı, sonra çok üzülünce ben de hemen aynısını yaptım." diyip eldiveni eline geçirdi Taehyung, kupayı nazikçe kontrol etti, soğuması için orada bıraktı. "Benim doğum günümü bile hatırlamıyorsun," dedi omegaya karşı.

"Sen de hiçbir doğum günümde gelip bana sarılmıyorsun, abi. Ödeşmiş oluyoruz," dediği anda zilin çalmasıyla, Yoongi'yi es geçip fırladı mutfaktan. Kapıya koştu, daha zil bile bitmeden açtı kapıyı.

Jungkook, yağmurdan sırılsıklam olmuştu. Saçları gözlerinin önüne düşmüş, siyah şişme montu sudan resmen rengi açılmış gibi duruyordu. "Çabuk içeri ge," dedi Taehyung, alfanın kolundan tutup çekti. "Ya hasta olursan? Şemsiyen yok muydu?"

"Almayı unuttum, kupa kırılınca moralim bozuldu biraz. Aceleyle çıktım evden." dedi Jungkook, montunu çıkarttı ve fısıldadı. "Yoongi evde mi?"

Omega başını sallayıp mutfağı işaret etti. "Bizi beklediğine eminim, üstünü çıkart da gel hadi. Sonra sana kuru kıyafetler bulayım," diyerek Jungkook'u koridorda bırakıp hızlı hızlı gitti mutfağa. Kupayı hemen görmesini istemiyordu, bu yüzden çoktan soğumuş olmasını fırsat bilip hazırladığı hediye kutusuna yerleştirdi, bunu yaparken o kadar nazik davranmıştı ki Yoongi ona değişik bir şekilde bakıyordu.

Mutfağa üstündeki ıslak şeyleri çıkartmış Jungkook geldiğinde, Yoongi, elindeki bardağı musluğa bırakıp ona döndü. "Hasta olacaksın." dedi diğer alfaya doğru.

"Bana bir şey olmaz," Jungkook'un soğuk ama kırıcı olmayan ses tonuna karşılık, Yoongi başını salladı. "Ben evdeyken gelmenin bir sebebi vardır eminim ki," diyerek konuya girdi.

"Var ama şu an pek havamda değilim. Konuşmasak da olur," Başını salladı Yoongi.

"Taehyung'un varlığı konuşmamanın sebeplerinden biri mi, yoksa öylesine mi söylüyorsun bunu?" dediğinde, kaşları çatıldı Taehyung'un, abisinin ne demek istediğini anlamadı.

"O ne demekti şimdi? Neden varlığım bir engel olsun ki?" diye soru yöneltti Yoongi'ye dönüp. Göz ucuyla alfayı kontrol etti ama, Jungkook mimlenmiş gibi duruyordu öylece, hiçbir şey söylemedi. Kahvesinden bir yudum aldı Yoongi, sonrasında geri bırakıp dudaklarını yaladı.

"Bilmem. Jungkook, Taehyung'un varlığı konuşmamız için bir engel mi sence?"

Jungkook güldü, fakat gülüşü samimi değildi. Sinirlendiği yüzünün her halinden belli oluyordu, elleri yumruk şeklini aldı önce, sonrasında Taehyung'un hiç beklemediği bir şey oldu.

"Sabrımın sınırlarını zorlamak için çabalıyorsun resmen-" sözünün devamını getirmek yerine Yoongi'nin üstüne yürüdü Jungkook, yumruk şeklindeki ellerini açıp Yoongi'nin yakalarından tuttu sertçe. "Diyelim ki Taehyung bir engel, ne yapacaksın? Açsana konuyu, sıkıyorsa aç!"

Taehyung şaşkınlıkla ona bakarken, bir anda araya girmesi gerekiyormuş gibi hissetti. Yoongi'ye sırtını dönüp Jungkook'un göğsüne yasladı ellerini sakinleşmesi için, gözlerine baktı. "Kavga et diye çağırmadım seni." dedi sakince.

"Taehyung, çık aradan." Bu ses tonu. Daha önce hiç ona böyle seslendiğini duymamıştı omega. "Çıkmıyorum. Kavga etmeyeceksiniz artık, bıktım bu hallerinizden." diyerek ittirdi Jungkook'u göğsünden.

"Evet Taehyung, aradan çıkma. Nasıl olsa sen varken bana hiçbir şey yapamaz, gözündeki imajını çok önemsiyor çünkü-"

Daha cümlesini bitiremeden, Jungkook, Yoongi'nin sağ yanağına geçirdi yumruğunu. Buzdolabına doğru geriledi Yoongi, sonrasında yanağının acısını umursamadan Jungkook'u ittirdi omuzlarından. "Söylesene hadi. Haksız mıyım dediklerimde? Yalan mı söylüyorum? Evime gelmeye cesaretin var ama yüzleşmekten korkuyorsun öyle mi?" demesiyle, Jungkook tekrar yumruğunu salladı Yoongi'ye doğru.

Taehyung hayretler içerisinde onları izliyordu, Jungkook normalde dünyanın en sakin, en ağırbaşlı alfalarından biriyken konu neden kendisine geldiğinde böylesine sinirli davranıyordu anlayabilmiş değildi. Tekrar denedi araya girmeyi, ama bu sefer hiç beklemediği bir şey oldu.

Jungkook, Yoongi'nin kendisine doğru geldiğini görüp, aradaki Taehyung'u çekmeye çalışırken, Taehyung yanlışıkla arkadaki yemek masasına doğru düşmüştü. Hediye kutusunun üstüne.

Kutu yere sertçe çarptığında, kupanın parçalanma sesiyle beraber, Taehyung gözlerini yumdu sımsıkı.

Öldüresiye kavga eden ikili, kırılma sesiyle beraber kalakaldı. Jungkook, Taehyung'u masadan kaldırmak için elini uzattı ama, Taehyung'un gözleri...

Gözleri dolmuştu.

Jungkook'un elini umursamadan kalktı masanın üstünden. Yavaşça yere eğildi, kutuyu açtı.
Kupa paramparça olmuştu.

Jungkook, kutunun içindeki görür görmez ne olduğunu anlamıştı ama çok geçti. Taehyung'un hıçkırık sesi kulaklarına dolduğunda, o kadar üzgün hissediyordu ki, kırılmış kupayı elleri arasına alıp bakalaldı. "Senin için yapmıştım..." diyebildi.

"Taehyung, ben-" dedi Jungkook ama, Taehyung elini kaldırdı, sus der gibi. Kupaya baktı birkaç saniye, sonrasında acıyan sırtını umursamadan çöpe doğru ilerledi, kapağını açıp olduğu gibi çöpe attı kupanın kırık parçalarını. "Kavga etmeye devam edebilirsiniz, ben dışarı çıkıyorum," dedi ağlamadan saniyeler önce.


olm. kaos olmadan FIC MI OLUR.
şu sıralar oy ve yorum sayıları azaldı biraz, lütfen azcık da olsa yorum yapın motivasyonum uçup gidecek diye korkuyorum ☹️

diğer bölüm textingden devam edeceğim ♡

two worlds collide Where stories live. Discover now