24 - war of hearts

18.5K 2.2K 894
                                    

"Yeter artık..."

Taehyung, beşinci alarmı da kapattıktan sonra yataktan öylesine bıkkın kalktı ki, yatağının karşısındaki aynada kendi yansımasını görünce kaşları çatıldı. "Bu kim?" diye fısıldayıp kendi kendine güldü.

Salondan gelen sesten anladığı kadarıyla, Yoongi kendi çapında şarkı söylüyor, tıkırtılar eşliğinde bir şeyleri düzenlediğini belli eder gibi arada şarkıyı kesip sonra devam ediyordu. Taehyung, abisinin neler yaptığını merak ettiği için tipini umursamadan ayaklarını yorgandan çıkarttı, salona doğru ilerledi.

Boynuna doladığı kırmızı renkli yılbaşı ağacı süsü, onda tıpkı kaşındıran bir atkı gibi durmuştu. Ellerinde minik ren geyikleriyle dolu uzunca bir süs vardı ve bunu ağaca dolamaya çalışırken sürekli bozuyordu. "Abi, ne yapıyorsun?" Kardeşinin sesiyle dikkatini ağaçtan çekti Yoongi.

"Ağacı süslemeye çalışıyorum annemler gelmeden, yardım eder misin?" diye soru yöneltti kardeşine.

"Sen yılbaşından nefret etmiyor muydun?" Taehyung, abisine yardım edebilmek adına yerdeki süslerden birkaç tanesini alıp ağaca gelişigüzel asmaya başladı. "Sen seviyorsun." Son süsü asarken, abisinden beklemediği bir cümle duymasıyla birlikte ona döndü. "Benim için mi yapıyorsun yılbaşı ağacını?"

"Yani, çocukluğundan beri doğum gününden çok yılbaşı geldi diye heyecanlanırdın. Ben de doğum gününde süslemek istedim evi." Bu cümleler Taehyung'un, yıllardır kendisinden nefret ettiğini düşündüğü abisinden gelince gözlerinin dolmasına engel olamamıştı. "Teşekkür ederim," diyebildi sadece. Yüzündeki minik gülümseme, Yoongi'ye omeganın söyleyemediği şeyleri de anlatır gibi parlamıştı.

"İyi ki doğdun, salak." dedi Yoongi. Süsü kenara bırakıp kardeşine doğru bir hamle yaptı, Taehyung da bunu beklermiş gibi abisinin kolları arasına yerleşti. "Teşekkür ederim, hatırlaman beni çok mutlu etti." dedi yüzü Yoongi'nin göğsüne gömülüyken. "Unutamazdım. Doğduğun günü hatırlıyorum, bezin öyle kötü kokuyordu ki-"

"Abi!" diyip geri çekildi Taehyung. "Bozmasan zaten..." Yoongi güldü. "Akşama bir planın var mı?"

"Jungkook bana sürpriz hazırlamış, ne olduğunu bilmiyorum ama. Sana bir şey söylediyse bana çıtlatsana, çok özel diyip sır gibi saklıyor resmen. Meraktan öleceğim," Yoongi elini ağzına götürüp fermuar çekiyormuşcasına kaydırdı, sonrasında sanki anahtarı fırlatırmış gibi yapıp kaşlarını kaldırdı. "Olmaz söyleyemem. Ben de tam bilmiyorum gerçi ama, eminim ki güzel şeyler planlamıştır."

"Peki o zaman. Ağaç için teşekkür ederim, düzensiz ve karmaşık görünüyor olsa dahi sabahın sekizinde kalkıp bununla uğraştığın için."

"Taehyung, bir şey soracağım sana." Yoongi, ellerini pantolonunun arka ceplerine yaslayıp kardeşine döndü. "Jungkook'un değiştiğini düşünüyor musun?"

Taehyung kaşlarını çattı. Böyle bir sorunun gelme sebebini anlamamış olsa da, başını iki yana sallayıp konuştu. "Hayır, neden sordun? Sana öyle mi geliyor yoksa?"

"Hayır hayır, Jimin öyle söyledi de. Merak ettim sen de ona katılıyor musun diye, başka bir şey yok. Endişelenme," Taehyung başını salladı usulca, sonra odasına doğru gidip telefonunu aldı. Çok fazla mesaj gelmese de, Jimin, birkaç sınıf arkadaşı tatlı mesajlarla doğum gününü kutlamış ve Taehyung'un favorisi olan kedili stickerlarla süslemişlerdi.

Uygulamalarda dolaşırken, Jungkook'un aradığını görmesiyle boğazını temizledi, yeşil tuşu kaydırdı. "Günaydın Jeon,"

"Günaydın küçük prens. Nasılsın?" Jungkook'un yeni uyandığını belli eden ses tonu, Taehyung'un içini kıpır kıpır yapmıştı. "İyiyim, hatta biraz şaşkınım."

two worlds collide Where stories live. Discover now