Giriş

1.8K 92 14
                                    

Kalbini kırmışlar, ruhunu hapsetmişler ama yine de pes etmemişsin Nihan.

Bir gül destesi var kalbinde, dikenleri yontuyor kalbinin tüm duygularını

Zaman seni bana getirdiğinde, böylesine şen bir gönlün bana isabet edeceğini bilmiyordum.

Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir askeri, bir asker bir memleketi kurtarır.

 ❞

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bulutların ardından güneş odayı aydınlatıyor ve perdenin ardından belli belirsiz güneş hüzmeleri odaya doluyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bulutların ardından güneş odayı aydınlatıyor ve perdenin ardından belli belirsiz güneş hüzmeleri odaya doluyordu. Çiğ kaplı camın pervazında hüzmelerden gökkuşağı yansıyordu.

Annesinin ağaç kabartmalı yüzüğünü kavramış ve annesinin öldüğü yerde yüzüğü parmağına takmıştı. Işık hüzmeleri artık gözünün içindeydi görüşü kararmış ve yerini gökkuşağı yansıyan bir aralığa bırakmıştı.

Bedeni yere çarpmış ve kanı toprağa yayılıyordu. Ölümün ilk anıydı belki bu ya da kurtuluşunun takvim yapraklarında anılacağı ilk gün. İhanete uğramamıştı fakat babasının bıraktığı emanetler onu sırtından vurmuş olabilirdi.

Annesi öldükten sonra babası hiç olmayan hayaller kuruyor ve bir simyacı gibi onun ölümsüzlüğü bulduğunu ve zamanlar arası bir yolculuk yaptığını düşünüyordu elbette ki babası kafayı yemişti. Kim görse onun delirdiğini söyleyebilirdi. Nihan asla böyle şeylere inanmaz ve ölümün olduğunu bilirdi çünkü doktordu ve önünde ölmüş olan birçok hastasının morga nasıl götürüldüğünü biliyordu.

Babası bu ruhsal sarsıntılarına öyle adapte olmuştu ki eşinin ölmeden önce elinde olan, ağaç kabartmalı yüzüğün bir geçit olduğunu düşünerek yüzüğü defalarca kez araştırmış ve eşinin öldüğü yerde binlerce kez deney yapmıştı. Doğrusu şu ki eşi zaten ölmüştü.

Ölen karısını öyle çok seviyordu ki öldüğünü kabullenmek şöyle dursun öldüğü gün kahkahalara boğularak ağlamayı bile kabul etmemişti çünkü kalbi öyle söylüyordu Kenan'a, eşi Ferza yaşıyordu. Nihan annesinin cenazesini kaldırırken babasının ruh sağlığını da mezara gömdüğünü sanıyordu. Annesinden yadigar kalan ağaç kabartmalı yüzüğü sıkıca kavradı biliyordu ki annesi artık o acılardan kurtulmuş ve sonsuz ruhlar diyarına ulaşmıştı.

Babası ise cenaze törenine katıldığında herkese alayla bakıyor ve herkese Ferza'nın ölmediğini anlatmaya çalışıyordu. "Neden ağlıyorsunuz o ölmedi!"

Ferza ölmüştü sonsuz ruhlar diyarına çoktan göç etmişti. Belki de eşi Kenan gerçekten ruh sağlığını yitiriyordu. Cenaze kaldırılıp gömüldükten ve herkes dağıldıktan sonra Kenan ve Nihan son kez mezarın başında sessizce durdular. "Annem öldü ve sen gün boyunca insanlara ölmediğini haykırdın." Dedi Nihan. Ağlamaklı çıkan sesi gönlündeki nidayı daha çok ortaya çıkarttı.

"Ferza ölmedi o sadece bir geçitten geçti-"

"Baba!" Dedi Nihan yalvaran ses tonuyla. Tahammülsüz bir nefes verdiğinde babası başını yere doğru eğdi. Kabullenmiyordu fakat kızını kırmakta istemiyordu.

Ferza Çankaya ölmüştü ve hiçbir geçitten geçmemişti..

Ya da o geçit vardı ve zamanın ötesindeydi..

-

İnstagram: ozgeugur13
Twitter: ozgeugur13

Her Zaman SendinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin