2. Bölüm

839 79 18
                                    

Türkiye, vatan sana canım feda diyenlerin yurdu.

Bozkıra ulaşabilen kalbin, benliğini bulunca ilahi hediyendir kurtuluş.
Şahdamar/ Aytekin ataş
Geri dön/ Yol'a düş

❞Şahdamar/ Aytekin ataş Geri dön/ Yol'a düş

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Vatan sana canım feda diyenlerin yurdu. Öyleydi ki zamanın bir diliminde beni Türk olmakla tanıştıran yazgım beni ne de güzel sınıyordu. Türk olmak, bunu daha önce düşünen olmuş muydu? Televizyonlarda verilen elli saniyelik şehadet haberlerinden sonra gülmeye devam etmek vatan için canını feda edenlere haksızlıkmış gibi geliyordu.

Şimdi gözlerimi araladığım bu izbe yerde, bir insanın hayatını kurtarma şerefine erişebilmiş ve belki de bana verilen ilahi cezanın kurtuluşunu hazırlamıştım bile. Beni kahreden en önemli şey bir avuç askerin hürriyet uğruna şehadet şerbetini içme yarışıydı.

Başımdaki ağrıya, dizimdeki yaraya rağmen askerlerin yaş dolmuş gözlerine bakıp gülümseyebildim. "Yaşayacak merak etmeyin." Dedim tekrardan.

Asker Selim kolumu sıvazladığında, komutan Demir Çakırer öfkeyle baktı. Askerlerin iyi niyetini kazandığımdan dolayı öfkeliydi. Acı dolu bir nefesi ciğerime doldurdum boğazımın yandığını hissettim. Çadırın içerisine tekrar girdiğimde, "Ben diğer çadırdaki askere bakacağım sen burada durursun değil mi Nihan?" Dedi Sevda.

"Tabi ki sen lütfen işine bak ben buradayım."

Cebimden telefonu çıkarttığımda hiçbir şekilde çekmediğini internetin dahi açılmadığını gördüm. Bu izbe yerde ne telefon ne de internet çekiyordu. Çadırın bir köşesine tünedim dizimi karnıma kadar çekip kolumu etrafına doladım. Dizimin üstüne koyduğum başım hala zonkluyordu. Annemin yüzü gözlerimin önüne düştüğünde annemin gözlerinde yoğun bir ıstırap gördüm. En büyük korkusu her zaman beni mutsuz ve umutsuz görmekti. O melek ruhu benim ne kadar ıstırap içinde olduğumu hissetmiş olmalıydı ki onun ruhuna gülümsüyordum. Bana yaklaşmaya kalkıştı. Elimi uzattığımda bir duman gibi dağıldı tüm varlığı.

O kadar çok titriyordum ki, acıdan her yerim sızlıyordu. Gözlerimden akan yaşları silip ayağa kalkmak istediğimde tekrar sendeledim. Üzerime siyah bir gölge düşünce başımda birinin beklediğini anladım. "Elimi tut." Dedi onun sert sesi.

Damarlarımdaki kan sanki korkuyla akıyor ve beni acıdan kıvrandırıyordu. Onun yüzüne baktığımda onun da gözlerinin acıyla aralandığını gördüm. Elini tutup ayağa kalktığımda o sert mizacı daha da sertleşti. "Yemek yiyoruz lütfen sizde gelin." Yaşadığım sarsıntı tüm bedenimi dikenli teller gibi sarmıştı.

"Tabi ama askeri yalnız bırakamam en kritik saatleri."

Demir Çakırer çadırın dışına çıkıp, "Bilal çavuş gel burada nöbet tut bir şey olursa doktor Nihan'a haber ver." Diyerek seslendi.

Her Zaman SendinWhere stories live. Discover now