6. Bölüm

440 46 4
                                    


Çarpışan zamanların arasında sıkışan iki ruhtuk biz, kırmızı iplikle birbirimize bağlıydık..

Girizgah/ Nazan Öncel 🎵

Yaşam onun koluna sarılınca yeşerdi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Yaşam onun koluna sarılınca yeşerdi. Yaşam ne ara onun kollarında yeşermeye başlamıştı? Ben bir doktordum duygularımı her zaman kalbimin sarmaşıklarına emanet etmiştim duygularımı gizleme görevini onlara vermiştim fakat şimdi ne oluyordu bana? Duygularım sanki o sarmaşıkların altında eziliyordu ve ezildikçe yeniliyordum.

"Şş tamam sakin.." derken saçlarımı okşadı. Beni sakinleştiren onun kollarıyken şimdi sesi daha çok huzur veriyordu. "Yaman hemen arabayı hazırla." Diyerek askere seslendi.

"Sen nasıl buldun beni?" Dedim yüzündeki o ifadede hiç soğukluk sezmedim.

"Karşımdaydın orada öylece durdun." Dedi gözlerime bakarken bakışı asma kilit gibi kilitlendi.

"Nerede?" Diye sordum elimdeki kanı zaten kan olmuş üstüme sildim. Şok halindeyken insanlar anlamsız şeyler yapardı. Şu an şok halinde olduğuma emindim çünkü az önce ölebilirdim ve buna rağmen savaşın ortasında durmuş Demir Çakırer'le konuşuyordum. Dağılmış bir haldeydim etrafa bakma gereği duyarak çevreme baktım her yerde ölüler vardı. "Burası-"

"Gel benimle." Diyerek kolumdan tuttuğu gibi beni kongre alanından çıkarttı. Tüm askerler bize bakarken o bunu aldırmadan ilerledi. Her an daha üst rütbeden bir komutan bizi durdurabilirdi. Ortalık savaş alanıyken bunları nasıl göze alabiliyordu?

Hiçbir şey yapmıyordum ve hiçbir şey yapamamak kadar kanıma dokunan bir şey yoktu. Onun kollarından kurtulunca dönüp gözlerime baktı. "Anlıyorum orası savaş alanı ama beni nereye sürüklüyorsun?" Öfkeyle gözlerine baktım onun kuzgun karası gözleri sinirle kısıldı.

"Yine kafanın dikine gidiyorsun." Dedi elini koluma uzatıp tekrar tuttu. "Bak şurada araba var ona bineceğiz burası güvenli değil."

"Görüyorum her yerde katledilen insanlar var." Dedim gözlerim yaşla dolarken. Onun yürüyeceği tarafa doğru baktım.

"Devrimciler katil." Dedi Demir buz gibi ses tonuyla. "Şimdi geliyor musun?" Dediğinde aşağı yukarı başımı salladım. Koşmak ya da kaçmak bana bir fayda sağlamıyordu. Sokaklarda ne yapacağımı nereye gideceğimi de bilemiyordum.

Asker arabasına bindikten sonra son hızla buradan uzaklaştık. Hayat ne kadar garipti. Annemin ölümü üzerinden babamın kafayı yediğini düşünürken şimdi o geçitten geçen ben olmuştum. Bunu düşününce saçma bir şekilde güldüm. "Neye güldün?"

"Hayat diyorum çok garip 2024 yılından geldim ama gele gele katliamların en çok olduğu yıla geldim." Bana baktığında bir an duraksadım. O hala bana bu durumdan dolayı acıyan gözlerle bakıyordu.
"Bana öyle bakma, daha ne diyeyim nasıl kanıt sunayım sana?" Derken cebimde duran telefonu çıkarttım. Hiçbir şey çekmese bile en azından fotoğraflar duruyordu.

Her Zaman SendinWhere stories live. Discover now