0.0

16.4K 650 21
                                    

"Siz, Ahmet kızı Ceren. Yavuz Bey ile evlenmeyi kabul ediyor musunuz?" Gözlerim annemden hiç ayrılmazken vereceği yanıtı acı içinde bekliyordum. Bir an olsun mahvolmuş yüzüme dahi bakmadan neşeli sesiyle kocasına baktı.

"Evet!" Salonda alkış tufanı koparken, bu kez aynı soruyu Yavuz'a sormuştu nikah memuru. "Peki siz, Ceren Hanımı eş olarak kabul ediyor musunuz?" Yavuz gözlerini salonda gezdirdi. Ardından annemin suratına baktı. "Evet!"

Salonda tekrar alkış sesleri yükselirken, oturduğum yerden kalkarak hızlı adımlarla çıktım düğün salonundan. Yağan yağmura kısa bir göz gezdirerek, umursamadan yürümeye devam ettim.

Annem babamla boşanalı yaklaşık yedi yıl oluyordu. Bu yedi yıl içerisinde neredeyse hiç görüşmemiştim onunla. Annemin az önce yaptığı gibi evlenmişti. Yeni karısı ve çocukları ile mutluydu. Annem ise yalnızca beş aydır tanıdığı bir adamla evlenmişti ve dediğim hiçbir sözü de dinlememişti.

Saçlarım iyiden iyiye ıslanırken, eve de yaklaşmıştım. Soğuktan kızarmış olduğunu düşündüğüm burnumu çekerek adımlarımı daha da hızlandırdım. Binanın kapısını açarak ikinci katta olan evimize, daha doğrusu artık bana kalmış olan evime çıkmak için merdivenlere yöneldim.

Annemin o adamla evlenmesini istemiyordum. Belki bencillik ediyordum ama henüz benimle bile doğru düzgün ilgilenmemişken şimdi başka bir adam ile beraber gidip beni tümüyle unutmasını kaldıramıyordum.

Dolan gözlerimi kapatarak geri gitmelerini diledim. Ceketimin cebinde olan anahtarımı çıkararak kapıyı açtım ve ayakkabılarımı çıkararak içeriye girdim. Anahtarı geri cebime koyarken, içeriden gelen bir kaç ses duymak kaşlarımın çatılmasına neden oldu.

Bu evin anahtarı sadece üç kişide vardı ve bunlardan biri de babamdı.

Hızlı adımlarım salona giderken, gördüğüm yüz de bir o kadar donup kalmama neden olmuştu. Salonda tekli bir koltuğa oturmuş, başını omzuna yaslayarak bana bakıyordu. Yıllardır beni görmediği gibi, hiç tanıma şansı da olmamıştı.

Denememişti ki.

"Hoşgeldin," Arkamdan gelen sesle irkilirken, gözlerim omzumun gerisinde kalan adama kaydı. Düz bakışları bende bir kaç saniye oyalandıktan sonra bir elini salona doğru uzatmış, "Oturalım." Demişti.

Gözlerim bir süre daha üzerinde gezindikten sonra, babamın varlığına güvenmiş ve dediğini yapmıştım. Salonda tekli olan koltuğa oturdum ve adamın yavaş adımlarla babamın yanında olan koltuğa oturmasını izledim.

"Ben Cihan." Dedi adam. Kafamı sallamakla yetindim. Gözlerimi tekrardan babama çevirerek, yıllar sonra buraya gelme sebebini anlamak istedim.

Nolur beni özlediği için gelmiş olsun.

"Annen evlenmiş." Hayal kırıklığı ile arkama yaslandım. Gözlerimi ondan kaçırarak hemen önümüzde duran sehpaya diktim. "Seni ne onlarla, ne de tek başına bırakamam. Benimle gelmelisin." Gözlerim tekrardan irislerini buldu.

Yani, özlemiş miydi beni?

"Aradan bu kadar yıl geçtikten sonra mı?" Sözlerim, dudaklarım arasından kaydı. "Annem evlendi, evet. Ama sen daha yıllar önce terk ettin bu evi." Gözlerim yüzünde gezindi. Yıllar onu değiştirmişti ve herşey gibi beni de silmişti işte.

Özleseydi çok önceden gelirdi.

"Bak, Işıl. Ben bu hayatı ilk kez yaşıyorum ve mutlu olmaya hakkım var." Dudaklarım alaycı şekilde kıvrılırdı. "Beni de anla."

"Bende bu hayatı ilk kez yaşıyorum, baba." Gözlerinden anlamadığım bir burukluk geçti. "Ama yıllarımın yarısı annemle senin kavgalarınızla geçti. Gittin, yoktun ve kendinin bile geçinemediği bir kadınla aynı çatı altında bıraktın beni."

Daha fazla konuşamayacağımı anladığımda, ayağa kalktım. Gözlerimin dolması şuan hiç iyi olmamıştı. "Yıllar önce nasıl bırakıp gittiysen, şimdi de git." Bunlar son sözlerimdi. Sonrasında salondan çıkmış ve odama girmiştim.

Anlamıyordu. Hiç bir zamanda anlamamıştı zaten. Benim tek yaram onun yokluğu da değildi ki, annemin de nefreti yakmıştı beni. Kül olmama çok az bir vakit kalmış ve belki de çoktan rüzgarda uçuşup gitmiştim.

.
Nokta.

Yağmurda Islanmayı SeçtikOù les histoires vivent. Découvrez maintenant