0.5

9.8K 538 47
                                    

.

Her güzel şeyi, 

Kırıp dökmüşüm.

.

Bu sabah alarmla uyanmıştım. Dün akşam pek de bir şey olmamıştı ama babam benimle konuşmak için odama gelmişti. Uyuyor taklidi yaparak geçiştirsem de, merak etmemiş değildim.

"Işıl, uyandın mı?" Kapım tıklandığında ve hemen sonra Cihan'ın sesini duyduğumda, aynadan son kez kendime bakmıştım. Bu gün benim ilk günüm olduğu için serbest gitmeyi tercih etmiş ama yine de dikkat çekmeyecek, siyah şeyler giymiştim.

"Evet." Kapım yavaşça açıldığında, Cihan'ın bedenine dönmüştüm. Kaşları, üzerimi süzünce çatılır gibi oldu. "Neden formanı giymedin?" Omuzlarımı silktim. 

"İlk günüm zaten. Bir günlük bir şey demezler." Kafasını belli belirsiz salladı ve arkasını gösterdi. 

"Gel hadi, kahvaltı yapalım." Kafamı salladım ve yatağın üzerindeki çantamı alarak yanına ilerledim. Kapıyı biraz daha açtı ve önden geçmem için elini uzattı. Merdivenlere doğru ilerlerken, o da kapımı kapatmış ve yanıma gelmişti. 

Bir alt kata indiğimizde, Ömer ve Asaf'ı görmüştük. Ömer gülümseyip baş selamı vermekle yetinirken, Asaf "Günaydın." demişti. Hepimiz beraber aşağıya inerek, babamın olmadığı masaya oturduk. Dün Cihan'ın yanına oturduğum için bugün de oturmak gelmişti içimden.

"Günaydın, çocuklar." Pelin abla neşeli sesiyle konuşunca, tebessüm etmiştim ister istemez. Mutfağa giren babamı gördüğümdeyse, yüzümdeki tebessüm silinmişti. Masanın başına otururken, gözlerini hepimizin üzerinde gezdirdiğinin farkındaydım. 

"Günaydın." Herkes ayrı ayrı karşılık verirken, ben susmakla yetindim. Bakışlarını üzerimde hissettiğimdeyse, gerilmiştim. "Işıl, bugün okula ben bırakayım seni." Gözlerim ona dönerken, onda gördüğüm gereksiz heyecan sinirlenmeme neden olmuştu.

Ortaokulun başlarında bile kendim gider gelirdim okula. Okula giderken onlarca yoldan geçer, çoğu kez hissettiğim korkudan nefret ederdim. O zamanlar yanımda olsaydı, belki şimdi bu kadar zorlanıyor olmazdık.

"Gerek yok, ben kendim giderim." Heyecanı yavaş yavaş solarken, gülmek istemiştim ama gelmemişti içimden. Anlaması gerekiyordu belki de, bir şeylerin farkına varmalıydı. Biz onunla doğumumdan şu ana kadar baba-kız değildik. Yıllar önce bitmiş ve daha bir kaç gün önce bir umut başlamış bir baba kızdık. 

"Ben bırakırım seni. Yollar tehlikeli." Yanımda oturan Cihan, babamla bakışmamızı bölmüştü. Haklıydı, yollar tehlikeliydi ve ben o tehlikede boğulmuştum.

"Peki, afiyet olsun." Babamın moralinin bozulduğu sesinden belli olurken, kedimi iyi hissetmemiştim.

.

Kapıdan Cihan ve ben çıkarken, Pelin abla bizi uğurluyordu. "Umarım gününüz güzel geçer," Derin bir nefes aldı ve ceketini giyen Cihan'ı pas geçerek bana döndü. "Kendine dikkat et olur mu? Ömer ve Asaf'a söyledim, onlar arada bir kontrol edecekler seni."

Gülümsemekle yetindim ve işini bitirmiş Cihan'a baktım. "Anne ben karakola uğrayacağım bugün, dönüşte okuldaki çocukların hepsini toplayıp gelirim." dedi Pelin ablaya ve göz kırparak bana başıyla ilerideki arabayı göstererek yürümeye başladı.

Peşinden giderek ön koltuğa oturdum ve çantamı kucağıma alarak arabayı çalıştırmasını bekledim. Bahçenin içinden çıktığımızda, eş zamanlı olarak konuşmaya başlamıştı. "Babam dün uyuduğun için verememiş." Önümdeki torpidoya uzandı ve açarak içindeki zarfı kucağıma bıraktı.

Yağmurda Islanmayı SeçtikWhere stories live. Discover now