1.Bölüm

527 38 159
                                    

Seonghwa ile Hongjoong bir tür anlaşma içerisinde gruptaki faaliyetlerine devam etmeye karar verdiklerinde yirmi yaşındalardı. Bunu yapmak zorundalardı yoksa gruptan ikisi de çıkarılacaktı.

Hongjoong her zaman vazgeçilemeyecek parçanın kendisi olduğunu ve yerinin doldurulamayacağına inanmıştı. Ancak bunun tamamen fıs çıkmasını beklemiyordu ve şirketin onun yerine başka bir stajyer düşünmeye başladığını duyduğu an götü tutuştu. Ve sebebi neydi? Yeterince iyi şarkı söyleyememesi? Hayır. Dans? Kesinlikle değil. Yüzü? Mevzu bile edilemez. Sebep Seonghwa ile süregelen düşmanlıkları ve artık şirketin bunu görmezden gelemeyecek kadar büyümüş olmasıydı.

Hongjoong kesinlikle o sıçan yüzünden gruptan atılmayacaktı. Öncelikle ondan daha iyiydi. Bu kesinlikle su götürmez bir gerçekti. Gruptaki herkesle daha iyi anlaşıyordu ve grubu bir arada tutacak kişi o olmalıydı.

Bu yüzden en doğru hamlenin belirlenmiş üyelere gidip durumu izah etmek ve onun tarafını tutmalarını sağlamaktı. Hongjoong'un sırtına aldığı ilk bıçak darbesi şirketten geldiyse ikincisi belirlenmiş grup üyelerinden geldi. Şirketin bıçağından daha çok acıttı. Yunho omuz silkti. "Biliyorsun o da bunu çok istiyor," dedi.

"Ben istemiyor muyum?"

"Hyung," Mingi menajerlerinden sakladığı çikolatayı ağzına teperken konuşmaya başladı. "Senin de istediğini biliyoruz elbette ama bir taraf seçmek doğru olmaz. Seonghwa hyung çok fazla çalışıyor. İstediğin şey biraz," Lafı bitirmedi ama bakışlarıyla ne demek istediğini açıkça belli etti.

Wooyoung onun yerine lafı bitirdi. "Adice. Seonghwa hyung ile konuşmalısın ve bunu aranızda çözdüğünüzü şirkettekilere göstermelisiniz. Böylece ikinizde hala burada bizimle kalabilirsiniz."

Hongjoong bunu düşünmüştü. Rol yaparak ikisi de grupta kalabilir ve şirketteki herkese aslında tüm bu itme çekmenin basit, tatlı bir rekabetten kaynaklandığını gösterebilirdi. Ancak Hongjoong bunu istemiyordu! Eğer o grupta olmasa her şey yeterince harika olacakken neden hala grupta olmaya devam ediyordu? Daha iyi dansçıları, şarkı söyleyenleri ve eh rapçileri vardı! Onu özel kılan neydi?

Bu noktada Yunho insiyatif alarak, "Yüzü," diye belirtti. Diğer herkes bunu biraz çiğ ve açıkcası Seonghwa'ya hakaret olarak algıladı.

San karşı çıkarak, "Güzel bir adam ama sadece bu değil. Oldukça hoş bir sesi var."

Hongjoong gözlerini devirdi. Ona göre ortalamanın üstüydü. Kötü değildi ama seviyesi onu göklere de çıkaracak kadar değildi. "Yüzü dışında neyi var sanki?" diye sordu.

San, "Çünkü ondan hoşlanmıyorsun." dedi. "Bu yüzden aslında ne kadar yetenekli bir adam olduğunu görmüyorsun. Gerçekten git ve onunla konuş. Biz ikinizin arasında bir seçim yapmayacağız."

Hongjoong odadan hepsinden nefret ederek ayrıldı.

Bir sonraki durağı söyledikleri gibi Seonghwa'nın yanıydı. Şirketteki vokal sınıfındaydı ve orada öylece oturuyordu. Hongjoong, San'ı yakalayıp oraya getirmeyi ve al bak bakalım ne yapıyormuş senin yetenek abidesi herifin demek istemişti. Elbette bunu yapmadı. Bunun yerine derin bir nefes aldı ve odanın kapısını çalma nezaketi göstermeden içeriye daldı.

Elindeki kağıtlara onları gözlerinden çıkan lazerlerle yok etmek istercesine bakan Seonghwa irkilerek bakışlarını kaldırdı. İfadesi değişmedi. Aynı bakışlarını Hongjoong'a dikti ve, "Senmişsin," dedi.

Hongjoong gerçekten ondan nefret ediyordu. "Ne oldu? Beklediğin biri mi vardı?"

"Sen olmadığın kesin." Seonghwa buz gibi bir ses tonuyla karşılık verdi. Bakışlarını yeniden elindeki kağıda çevirdi. "Gruptan çıkarılacağımızı duydun ve bana koşmaya mı karar verdin?"

Alfanızı nasıl eğitirsiniz?Where stories live. Discover now