14.Bölüm

143 21 12
                                    

Hongjoong gecenin bir yarısı stüdyoda Maddox ile sıkışmak için ne gibi bir günah işlediğini merak ediyordu. Yeni ağartılmış saçlarını yolmak istiyordu. Başını klavyenin tuşlarına vurdu. Belki Maddox ona acır da sen git artık derdi diye ama onun bir şeyleri anladığından Hongjoong çok şüpheliydi.

"Başını vurup durunca bir ilham mı geliyor?"

Hongjoong iç geçirdi, "Hayır," dedi.

Maddox ona anlamsızca baktı. "O zaman bunu niye yapıyorsun?" diye sordu.

Hongjoong onun bir sik anlamadığına emin oldu. Saate baktı. Neredeyse üçe geliyordu. Telefonunu kontrol etti ama kimseden bir mesaj yoktu. Kimseden. Özellikle Seonghwa'dan.

"İnsan bir merak etmez mi ya?" Hongjoong, Maddox'a sordu. "Tamam yetişkiniz falan ama ya yolda düşüp bayılmış olsam ya üzerime yıldırım falan düşse ya da... Bilmiyorum. Bir çok şey olabilir değil mi?!"

Maddox bakışlarını odanın içerisinde dolaştırdı. "Kiminle konuşuyorsun manyak?"

Hongjoong dudaklarını büktü. "Bir sonraki rutininde gitsin elini siksin. Bundan sonra böyle." Gıcık bir şekilde klavyeye bakarken konuştu. "Kendime başka alfa bulacağım."

Maddox kaşlarını daha çok çattı. İstavroz çıkarttı ve elini birleştirip Hongjoong için dua etti.

*

Görünüşe göre Seonghwa'nın gerçekten rutinini tek başına geçirme gibi bir planı vardı. Hongjoong iki gün Maddox'un evinde kaldı çünkü yetiştirmeleri gereken bir milyon iş vardı ve gecenin bir körü yurttan stüdyoya gitmek istemiyordu.

Ve evet! Seonghwa tüm bu süre boyunca ona bir kere bile mesan atmamıştı. Artık aramasını bile Hongjoong beklemiyordu ama bir mesaj atmak ne kadar zor olabilirdi ki?!

Aşırı gergin ve kavgaya hazır bir şekilde yurda gittiğinde düşündüğü tek şey buydu. Yurda gidecekti, Seonghwa'yı bulacaktı, onu kıçıma takmadığı için evlenmek istemediğini ve eğer bir yavru istiyorsa bunu elini sikerek yapması gerektiğini söyleyecekti. Ancak bunların hiçbiri olmadı. Bunun yerine kapıyı Wooyoung açtı ve ona, "Oh, selam hyung!" diye şakıdı.

Hongjoong ona gelişigüzel bir selam verdi ve odalarına doğru hızla adımladı. Amacı Seonghwa'ya bağırıp çığırmak ve ne kadar berbat bir alfa olduğuyla alakalı yarım saatlik bir konuşma yapmaktı. Ondan başka kim omegasına ulaşmadan iki gün geçirirdi ki?! Ancak kapısını açtı ve karşısına Seonghwa'ya dair hiçbir izin bulunmadığı bir oda çıktı. Şaşkınlıkla bakışlarını gezdirdi ve salonda Jongho ile oyun oynayan Wooyoung'a, "Seonghwa nerede?!" diye bağırdı. Ardından tekrar odaya baktı ve, "Eşyaları nerede?!" diye yeniden bağırdı.

"Taşındılar ya," Jongho, Wooyoung'un yerine cevap verdi. "Artık burada üçümüz yaşıyoruz."

Hongjoong duyduklarına inanamadı. Salona, Jongho ve Wooyoung'un yanına gitti. İkisinin odasını -artık sadece ona ait olan odayı- işaret edip birkaç kere ağzını açıp kapattı.

"Grup mesajlarını okur musun artık? Yurtları dağıtmaya karar verdiler." Wooyoung ona kendi telefonunu fırlattı. Muhtemelen Hongjoong'un tutacağını falan düşünüyordu ama Hongjoong o kadar şaşkındı ki kafasına yediği telefonunun hayaletine bile bir beş saniye sonra dokundu. Koltuğun üzerine düşen telefona uzandı ve herkesin taşınma telaşıyla ilgili mesajlarını okudu. Seonghwa sadece iki mesaj atmıştı. Bir tanesi bu nereden çıktı diğeri ise menajerlerine yönelik toparlandık hyung idi.

Alfanızı nasıl eğitirsiniz?Where stories live. Discover now