2.Bölüm

192 32 83
                                    

Hongjoong ve Seonghwa'nın rutinlerini beraber geçirme kararlarının ilk haftasında ikisi de baskılayıcıları görmezden gelmeye karar verdi. Önce Seonghwa sıradan olan baskılayıcısını masasının arkasına itti. Sonra güçlü olanı arkaya koyup öne makyaj malzemelerini yerleştirdi. Hongjoong'un baskılayıcıları her zaman şirketteki odasındaydı. Onlara bir süre göz gezdirdikten sonra dolabın en arkasına fırlattı. Bu onların çöpe atma şekliydi. -Hala çöpe atamayacakları kadar değerli ilaçlardı ve bir anda ihtiyaç olması durumunda ellerinin altında olması bir artıydı.

Onun dışında gayet normal bir şekilde davranmaya karar vermişlerdi. Günün sonunda yatacağın adama iyi davranma kuralı vardı. Bu yüzden ikisi de tüm bu süreç boyunca birbirlerinin sinirlerini bozmaktan kaçındılar. Yazılı bir anlaşma yoktu ama durumun böyle olduğu apaçık ortadaydı.

O hafta o kadar sıkıcı geçmişti ki! Hongjoong bir noktada Seonghwa şarkısını söylemek için stüdyoya geldiğinde suratının tam ortasına yumruk atsa ve bir kavgaya tutuşsalar ne kadar harika olacağını düşünürken bulmuştu kendini. Şiddet yanlısı değildi. En azından diğerlerine karşı bir şiddet yanlılığı yoktu. Ancak konu Seonghwa olunca gerçekten avucunun içinin kaşınmasına engel olamıyordu.

Bir keresinde Jongho ona her ikisinin de böyle devam edemeyeceğini söylemişti. "Hyung yöneticileri kandırarak ya da fanlara çok yakın iki arkadaş rolü keserek buna devam etmek yerine neden gerçekten olmuyorsunuz?" diye sormuştu. Hongjoong onlardan bunu anlamalarını beklemiyordu. Bu Seonghwa'nın şirkete ilk girdiği günden beri aralarında varılmış bir anlaşmaydı. Birbirlerinden haz etmiyorlardı.

"Nasıldı?" Seonghwa başını stüdyoya uzatıp Hongjoong'a bakarak konuştu. Hongjoong tüm bu süreç boyunca onunla nasıl kavga edip ağzını yüzünü kıracağını düşündüğü için odaklanamamıştı ve yanlarında ses mühendisi beyefendi varken bir anda bir şeyler söylemesi gerektiğinin farkındalığı ona çarptı. Elini yumruk yaptı ve önlerindeki masaya geçirip ikisini de şaşırttı.

"Kırdın geçirdin!" Dedi ve ayağı kalkıp Seonghwa'yı alkışladı.

Seonghwa kafası karışmış bir şekilde onu süzdü ve, "Ucube," diye ağzının içinde mırıldanıp odaya geri döndü.

Ses mühendisi ikisine de anlamsızca baktı. Hongjoong yutkunup yerine geri otururken, "Isı partnerim kendisi. Birbirimize muamele çekiyoruz." dedi.

Ses mühendisi gergince gülümsedi. Hongjoong bu manyaklarla uğraşılmazı kelimelere dökmeden söylediğini anladı.

Diğerlerinin göremediği şey buydu. Belki de Hongjoong ve Seonghwa'nın birbirlerini sevme şekli buydu.

Hongjoong, Seonghwa'nın şarkısını dinlemeye geri döndü. Kafasında hala bir milyon tane düşünce varken dinlemek ne kadar imkansız olsa da...

*

hongjoong:
bu böyle olmayacak
benim Seonghwa ile kavga etmem lazım
öyle bir şey söyle ki onunla kavga edeyim

wooyoung:
ne söyleyeyim?

hongjoong:
sana güveniyorum
yeterince salaksın
salakça bir şey söyle

"Bir zombi kıyametinde seçeceğiniz silah ne olurdu?"

Pratik odasında çember şeklinde oturmuş danstan sonra yemek yemeye çalışıyorlardı. Wooyoung parmağını yalarken sorusunu sordu ve bakışlarını San'a çevirdi.

San düşündü. "Zombiler alfa mı omega mı?"

"Bunun ne önemi var?" Jongho ağzını şapırdatarak sordu. "Alfaysa silah olarak kendini mi sunacaksın?!"

Alfanızı nasıl eğitirsiniz?Where stories live. Discover now