Beklenmeyen Misafir(30. Bölüm)

2 1 0
                                    

Panik halindeydik. Yiyeceklerimiz asansörde kalmışlardı. Ben durumu apartman görevlisine anlatmaya çalıştıkça saçmalıyordum. ''Kızım sakince anlat.'' dedi Ahmet abi. ''Abi bak şimdi biz marketten aldığımız ürünleri yan asansörle yolladık. Şansımıza da asansör bozuldu. Abi Allah rızası için tamir edin şunu. Akşama 3 gündür aç olan misafirlerimiz var!'' Vera tüm yiyecekleri unutup kıkırdadı. ''Bir kaç saat içinde  mantı yemezse ölecek arkadaşlarım.'' Ahmet abide dalga geçmeye başladı. ''Asansörle gelirken yerler.'' Dalgınlığıma geldi gülümsedim. ''Abi oldu mu hiç, malzemeleri bize verin kurt çıkar karınlarında. Çiğ çiğ yemesinler yazık günah. Mantı hiç öyle yenir mi? Mantıya yazık.'' Tabi ki şaka yapıyordum. Ama bizimkilerle dalga geçmek beni rahatsız ediyordu zaten. ''Tamam evladım gelir bizim ustalar. En geç yarım saate hallolur sizin yiyecekler.'' Azcık rahatladım. ''Ustaların gelince arasınlar beni, numaramı ver onlara.'' Telefonu kapattıktan sonra evin kapısını açtım. ''Evde sütlacın malzemeleri vardı. Sütlaç yapalım bari.'' Dolaptan pirinç çıkardım. ''Vera su kaynatsana.'' Vera su kaynatırken ben tencereyi çıkardım ve pirinci tencereye döktüm. 1-2 dakika suyun kaynamasını bekledik. Suyun kaynadığını haber veren ses çıktığında ise ocağın altını yakıp pirinçlerin üzerine su ekledik. ''Hah şimdi için en sıkıcı kısmı var. Pirinçlerin suyu çekmesi...'' Vera gülümsedi. ''Şimdi sinirden pirinç ile kavga etme sakın? Aslında iyi bir azarla. Hızlı çeksinler suyu.'' Derin bir nefes aldım. ''O suyu bir yavaş çeken olursa öldürürüm sizi var ya!'' Vera kıkırdadı. ''Oldu mu?'' dedim çaresizce. ''Bal gibide oldu.'' dedi Vera sakince.

Pirinçler suyunu çektikten sonra soğuk sütü ekledim. Karıştırdım karıştırdım. Gerçi karıştırırken bütün sütü her yere damlattım ama olsun. Sinirimi öyle çıkarmış oldum. Sütüm falanda hafiften kaynayınca pirinç unumu sütle ezdim. Yaparken her yere döküyordum. Çünkü çok sinirliydim. ''Kız daha sert karıştırırsan kase ikiye ayrılacak!'' Şeytani bir şekilde gözlerimi kıstım. ''Eğer Asya'da böyle devam ederse bende onu lades kemiği gibi ikiye ayıracağım!'' Vera kaşlarını çattı. ''Sütlacı ben devre alacağım ve sende sakinleşeceksin! Ayrıca konu ne ara Asya'ya geldi?'' Vera sütlacı yaparken bende salondaki koltuğa uzandım. Düşünmeye başladım. Gözlerini hayal ettim. İçinde ne ormanlar saklı kim bilir o gözlerin... Acaba o ne yapıyordur? O da beni düşünüyor mudur ki? Kendine gel Melodi. Seni niye düşünsün? Tam o an telefonuma mesaj geldi. Kimdendi? Baktım. Mesajı Celal atmıştı. Demek o da beni düşünüyordu! Heyecanla mesajı açtım. ''Mantımı unutmadın dimi?'' Gülümsedim. ''Senin mantın asansörde kaldı.'' İşte tam o an... 'Celal görüntülü arıyor!' Panikle telefonu yere düşürdüm. Aldığımda hızlıca açtım. ''Mantılarım asansörde mi kaldı! Sende mi asansördesin?!'' Kıkırdadım. ''Yiyecek poşeti yan asansördeydi. Ayrı geliyorduk. Sonra işte asansörde kaldı unlar, kıymalar falan. Siz asansörü açarsanız birleştirir yersiniz.'' Celal'in gülme seslerini duyabiliyordum. Kamerayı kendinden uzaklaştırmıştı. ''Ee çıkartamadınız mı asansör zedeleri?'' Kahkaha attım. ''Yarım saate çıkarırlar. Umarım balık ve kıymalara bir şey olmaz.'' Celal sinsice gülümsedi. ''Oo menüyü öğrenmeye başlıyorum. Teşekkürler.'' Kaşlarımı çatarak ''Bunları hafızandan siliyorsun!'' dedim. ''Ayrıca Büşra'lar da geliyor dimi?'' Celal gülümsedi. ''Evet geliyorlar. Bu arada süslenip püslen.'' Kaşlarımı kaldırdım. ''Niye?'' dedim merakla. ''Çünkü ben Büşraları çağırdığımda Asya'da yanlarındaymış. Meğer Büşra telefonu hoparlöre almışta Asya'da duydu. O da gelecek. Büşra'yı ara bir benim dediğim şeyi detaylı anlatsın sana. Ama çok güzel ol bu akşam. Ama zaten güzelsind-'' Celal cümlesini yarıda kesti. Utanmıştı! Ya çıldıracağım utanmıştı! Yanakları kızarmış ve bana masum masum bakıyordu. Kameraya kilitlenmişti. ''Yanakların kıpkırmızı olmuş'' dedim neşeli bir ses tonuyla. ''Biliyorum.'' dedi sadece. Bende daha fazla utanmasına dayanamadım. ''Teşekkür ederim. Hayatımda alabileceğim en güzel iltifat.'' Celal'in mutlu olduğunu anlayabiliyordum. ''Her neyse görüşürüz. Ben Büşra'yı arayayım.'' Celal gülümsedi. ''Görüşürüz!''

Celal telefonu kapattığı gibi Büşra'yı aradım. ''Selam hamaratım!'' Gülümsedim. ''Selamm Büşra. Şey soracaktım. Ben Celal ile konuşurken Asya'nın da geleceğini söyledi. İşte bana iyi hazırlanmamı falan önerdi.'' Büşra'nın yanından bir kıkırdama sesi geliyordu. Mustafa'ydı herhalde bu. ''Evet hayatım, Asya'da gelecek maalesef. İşte yanımızda üç saat neler giyeceğini anlattı. Utanmasa düğüne gider gibi giyinir. Celal'de senin...'' Büşra duraksadı. ''İşte sende Asya'nın ağzını açık bırak. Celal'inde seni öyle süslenmiş görmesi hoşuna gidiyor.'' Utanarak gülümsedim. Sizde iyi giyinin o zaman. 40 yılda bir böyle yemekli davet oluyor zaten. İlk bu hatta.'' Biz havadan sudan konuştuk. Bir müddet sonra vedalaştık ve telefonu kapadım. Bende gülümseyerek odama ne giyeceğimi seçmeye gittim. Vera ''Sütlaçlar hazır!'' diye seslendi bana. Bende Vera'yı yanıma çağırdım. ''Vera mükemmel giyinelim bu akşam. Ayrıca Asya'da geliyormuş..'' Vera iğrenircesine yüzünü buruşturdu. ''Aptal aptal yorumlar yaparsa takmayacağına söz ver Melodi o zaman.'' Söz verdim. ''Her neyse kıyafet seçelim biz.'' Dolabıma bakındım. Siyah bir elbisem vardı. Ama her zaman siyah giyiyordum neredeyse. Bir değişiklik olsun dedim. Beyaz korseli elbisemi çıkardım. Giydim. Aynada uzun uzun kendime baktım. Şahsen... Güzel olmuştum. Ama şimdi giyemezdim. Bembeyaz elbiseme yemek yaparken yağ sıçramasını istemezdim. Kendimi Vera'ya gösterdim. ''Şaka yapıyorsun ikiz! Çok güzeldin, daha da güzel oldun!'' Gülümsedim ve Vera'ya sarıldım. Sen ne planladın? Vera başını kaşıdı. ''Ben bulamadım ya.'' Şaşkınlıkla ona baktım. O kadar çok elbisesi vardı ki... Nasıl bulamamıştı? ''Senin bir sürü elbisen vardı ne oldu ki?'' Vera'nın gözleri dolmuştu. ''Ne oldu söyle bana!'' Vera başını öne eğdi. ''Hepsi makasla kesilmiş...'' Ağzım açık kalmıştı. ''Tansu şerefsizi yaptı kesin.'' diye mırıldandım. ''O zaman bizde yapacağız!'' Vera şaşkınlıkla bana baktı. ''Sana o bunu yaptıysa bende onun bütün kıyafetlerini param parça ederim Vera! İtiraz yok.'' Vera çaresizce bana sarıldı. ''Ama seni çok azarlarlar. Gerek yok.'' Kaşlarımı çattım. ''Vera makası getir! Operasyon başlıyor. Ayrıca Yuna'da operasyona dahil. İntikamımızı alacağız!'' 

Yuna ben ve Vera Tansu'nun odasına daldık. Vera ve benim elimde bıçak, Yuna'nın ise sağlam ve keskin yavru dişleri vardı. Ablamın en değerli elbisesini çıkardım. Hatırlıyordum... Onun gittiğim ilk konserinde giymişti. O felaket günde... Vera kendine bir elbise seçti. Yuna'ya da kolay yırtabileceği bir tişört verdim. Yuna kafasını iki tarafa sallayıp tişörtü parçalarken bende bıçakla elbiseyi kesiyordum. Artık elbise kullanılmaz hale gelmişti. Çok eğlenceliydi. ''Oh yarasın koçumaaa!'' Biz kıyafet yırtma partisi yapıyorduk resmen. Yuna'nın ağzındaki tişörtte kullanılmaz hale gelince Yuna'ya yeni bir tişört verdim. ''Birazdan ayakkabısını vereceğim. Onu da parçala aşkım.'' Yuna'da sanki intikam alıyordu. En çok o istekli yapıyordu. Neşeyle ve gururla havlayarak tişörtleri parçalamak Yuna'nın hoşuna gitmişti. ''Biz izin vermedikçe tişört, ayakkabı parçalamak yok Yuna'cım.'' Vera, Yuna ve ben iş birliği yapıp bir sürü kıyafet parçaladıktan sonra kıyafetleri ablamın odasındaki çöp kovasına attık. İsterse fark edebilir yani. Fark eder diye de en sevdiği yırtılmış elbisesinin üzerine sürpriz bir not bıraktım. ''Bu odada işimiz tamam gençler!'' Kahkahalar ile odadan ayrıldık. Yuna bile kahkaha atıyordu. O bile intikamını almıştı... Gülümsedim ve Yuna'yı kucakladım.

Yansıma(Tamamlandı)Where stories live. Discover now