Maziden Gelen

16 3 0
                                    


 LOTUS

E.B.G.

𖥸

Tuvale boyayı dağıtan fırçanın ortaya çıkardığı resim bana ait değildi. Bu tuvalin başına oturup fırçayı elime aldığımda fırçayı tutup tuvale darbeler vuran şey kalbim oldu. Resim çizmek planlar dahilinde olmazdı elbet. Siz beyaz bir sayfanın başına geçtiğinizde ne çizeceğinizi bilmezdiniz çünkü buna karar veren aklınız değil kalbiniz ve duygularınız olurdu. Tam şuan olduğu gibi.


Fırçayı tuvalden uzaklaştırdığımda karşımdaki resmi çizerken görmemişim gibi irkildim. Birkaç dokunuşu saymazsak bitmiş sayılırdı. Karşımdaki tablonun bana hissettirdiklerini hazmedebilmek adına birkaç dakika müddet verdim kendime.

Resimler farklı gözlerde farklı yorumlar taşırdı. Bir tablonun size hissettirdiğiyle bana hissettirdiği bir olamazdı zaten resimleri ilgi çekici kılan da buydu.

Karşımdaki tabloda sarılan bir çift vardı ama bana göre bu bir kavuşmaydı. Kadının sırtı bana dönüktü ama adamın omzuna yasladığı kafası yan profilden duygularını bize sunuyordu. Adamın yüzü ise tamamen bana dönüktü. Kadının yüzü hem acıyı hem özlemi barındırıyordu. dudakları her an ağlamaya hazır gibi aralanmıştı, kaşlarının çatıklığı hissettiği acının bir dışa vurumuyken aynı zamanda özleminin büyüklüğünü de hissettiriyordu. Adamın yüzünde gördüğüm tek bir duygu vardı ama bu duygu aynı zamanda birçok duyguya yorumlanabilirdi. Aşığına kavuşmanın verdiği rahatlama hissi çehresinine bir dinginlik vermiş gibiydi ama aynı zamanda da kadının kolları arasındaki gerçekliğini sorguluyor her an kollarının arasında yitip gitmesinden korkuyordu veya içinde bir yerde bu kavuşmanın yaşanmasını istemediği için kendiyle savaşıyordu. İkisinin haline bakarak emin olduğum tek bir şey varsa o da bu sarılmanın ilk anında olduklarıydı. Bedenleri henüz birbirine yeni değmişti, belki birbirlerini uzaktan görüp koşarak bedenlerini birbirlerine çarpmışlardı belki de bir süre birbirlerinin yüzünü izledikten sonra aynı anda birbirlerine atılıp sarılmışlardı. Adamın kolları kadının belini ve sırtını yeni sarıyordu, bu öyle bir histi ki resmi incelemeye devam etseniz adamın kolları hareket edecek ve kadını daha sıkı sarmalayacak gibiydi.

Dış dünyadan tamamen soyutlanarak karşımdaki tablonun içine girdiğim anda bulunduğum odadaki radyonun sesi beni gerçekliğe çekmeden olduğum yere ulaşarak kulaklarıma doldu. Çalan şarkı beni olduğum yere daha çok mıhlarken sözlere kulak verdim. 

Dünyanın o son günü sen beni arayacaksın. Doymadım doyamadım sevmelere seni ben. Kimseyi koyamadım yerine yeniden. Saymadım sayamadım sensiz geçen yılları. Ne inkar ne itiraf bu yalnızca sitem.

Ateş parçası gibi bir damla göz pınarımdan çeneme canımı yaka yaka ilerledi.

Aynı zamanın içinde farklı bir şehirde...

LOTUSWhere stories live. Discover now