13

2.8K 310 124
                                    

evanescence - lithium.

evanescence - lithium

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

oruç aruoba.

Gözlerimi kapattığımda Jeongguk'tan başka hiçbir şey göremiyorum.

Ve bunu öyle sık yaşıyorum ki, gözlerimi açmaktan hoşlanmamaya başladım. Onun yüzü gözlerimin önündeyken soyutlandığım ortam beni öylesine rahatlatıyor ki bundan duyduğum haz dışında her şeyi unutmaktan bile rahatsız olamıyorum.

Aklımın her köşesine hiç zorlanmadan sızabiliyor, bilmeden yaptığı onlarca şeyin beni ne denli bir karışıklığa soktuğunun farkında olmadan kampüste dolaşıyordu. Saatlerdir gelmesini iple çektiğim öğle arasına gireli neredeyse beş altı dakika olmuştu ve ben buradaydım, onun gelmemi istediği yere dersten erken çıkmayı umursamadan gelmiştim.

Parmaklarımın arasında çevirdiğim çakmağı cebime bıraktım, gözlerimi sonunda aralayabildiğimde onun hala içeri girmediğini görmek derin bir nefes vermemi sağladı. Onun sayesinde dünya üzerindeki en sabırsız insana dönüşecektim, fazlasıyla sabırlı olsam dahi. Sabrım sadece Jeongguk'un hareketlerineydi, onu görmeden geçirdiğim beş dakikaya bile tahammülüm yoktu kendi içimde. Göğüs kafesime bir yılan gibi sarılıp beni kabuslarla uyandıran ondan ayrı uyumam gerektiği fikri dişlerimi kırdırtacaktı bana.

Sadece üç ya da dört hafta. Saymayacağım onun hayatıma ne zaman girdiğini, çünkü en başından beri onun yanında olamadığım için parmak uçlarım sızlıyordu. En başından onun yumuşak tenine dokunamadığım için kahrolmak dışında hiçbir şey yapamamak benim suçumdu. Sadece benim, o kilisenin kapısından daha erken girmeli ve Jeongguk'u oradan kurtarmalıydım.

Kapıdaki hareketlilik boğuşmak zorunda kaldığım onlarca düşünceden ayrılmamı sağladığında, onu her gördüğümde olduğu gibi olduğum yerde dikleştim. Ceplerimdeki parmaklarım ait oldukları eli parçalamak istermişçesine yumruk haline geldiğinde, yüzümdeki gülümsemeyi ondan saklama gereğinde bulunmadım. Giydiği mor kapüşonlu onun üzerinde çok güzel gözüküyordu.

Adımlarımı geriye doğru attım beni takip etmesi için. Buraya kimseler gelmese dahi, daha rahat olabileceğim bir yerlere ihtiyacım vardı belki de. Oğlanımın üzerine diktiğim gözlerimin kimsenin dikkatini çekemeyeceği, onun korkmasına neden olmayacağım herhangi bir yere.

Arka tarafta kalan eski özel çalışma odasına girdiğimde, kapıyı ardımda aralık bırakıp içeriye adımladım. Masaya doğru ilerleyip, bacaklarımı yasladım. Gözlerim etrafta gözlerini gezdiren çocuğu yerini bilirmişçesine bulduğunda ardımdan odaya girip kapıyı kapatmasını izledim. Bedeni bana doğru ilerlerken, attığı her adım kalbimi hızlandırabiliyordu ve buna nasıl açıklama getireceğimi bu yaşımda bilmiyorum.

"Taehyung." Jeongguk ve adımla seslenmeleri. Bu onun için kutsal bir meseleymiş, sanki Tanrı'sına seslenirmiş gibi her cümleden önce ismimi zikretme çabası. Her seferinde daha tatlı, belki de daha kafa karıştırıcı.

agnus dei • taekookWhere stories live. Discover now