25

1.8K 173 133
                                    

the neighbourhood - wdywfm

the neighbourhood - wdywfm

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

birhan keskin.

Jeongguk

Polislerin geçmemi söylediği yere doğru yavaş adımlarla ilerlerken, kalçam sızlıyordu. Unutuyormuşum gibi Taehyung kendini bana bu koridorlarda da hatırlatıyor, derin nefeslerimin sebebi oluyordu.

Dişlerimi sıktım ağzımın içinde, kafam bomboştu. Ne düşüneceğimi ve nasıl hareket edeceğimi çözemiyordum bir türlü. Beni cezaevi görüşme odasına doğru bir kadın yönlendirdiğinde, ayaklarım geri geri gidiyordu. Taehyung'a içeri girdiğime dair bir mesaj attıktan sonra, önümdeki demir kapı açıldı, ardından da bir şifre girildi. İçeri girdim.

Jaewon, kafası kollarına yaslı şekilde oturuyordu masada. Saçları dağılmış, parmakları da morarmıştı kelepçeler dolayısıyla. İçime yayılan hissi geriye doğru tepip, yavaş adımlarla karşısına doğru ilerledim. Ağzımdan ne çıkması gerektiğini, abime nasıl selam vereceğimi kestiremiyordum. Çektiğim sandalyenin rahatsız edici sesi odaya dolduğunda, kafasını kaldırdı. Morarmış göz altları, ısırmaktan dolayı kan toplayan dudaklarıyla karşılaştım. Yüzü bembeyazdı, genetik olarak beyaz olan tenimizin de üzerinde tüm yüzü bembeyazdı.

"Abi." Hafifçe mırıldandım, kızarık gözleriyle gülümsediğinde, karşılık olarak gülümsemek fazlasıyla zordu. Onun burada benim yüzümden oturuyor oluşu canımı sıkamadı o an, Taehyung benimle çokça konuşmuştu bunu. Sorun ben de değildi, onu buraya tıkan kişi ben değildim. Bana senelerce yaptıklarını ödüyordu, işlemediğim onlarca günahın cezasını bu yaşıma kadar çektiğim gibi. Gerçekten gününün geldiğini belli eder gibi.

"Hoş geldin." Yorgun sesiyle mırıldandığında, gözleri yüzümün her kısmını turladı. Pişmanlık kırıntılarını hissedebiliyordum ama istediğim bu değildi benim. Babama yaptıklarının, yaptığını düşündüklerinin pişmanlığıydı onun gözlerindekiler. Babamın bana senelerce yaşattıklarının pişmanlığını duymuyordu, bunu yapmıyordu işte. İçime su serpmiyor, yaşadıklarımın birazını bile geçirmiyordu. Saçlarımı sevdiği günlerde onun yüzünden tutam tutam rahibin elinde kalıyor, bir kere bile benim için insiyatif almıyordu. Benim de onun için alma zorunluluğum yoktu, gözlerine bakarken ben de pişmanlık yansıtmıyordum. Gerek duymuyordum bile.

Hak ettiğimiz yerlerdeydik.

"Jeongguk... özür dilerim. Ben ne yaptığımı bile hatırlamıyorum." Elleriyle gözlerini ovuşturdu sertçe, aldığı uyuşturucunun etkisi ne denli kuvvetliyse dört gün geçmesine rağmen gözlerindeki damarları rahatlıkla görebiliyordum. Kilisede kalacağı bir haftada da uyuşturucu etkisinde mi olacaktı? Eğer ben rahip Jeon'u öldürmemiş olsaydım, yine o evden bir ceset çıkardı. "Sorun değil abi."

"Benim lehime ifade vermişsin, belki şartlı tahliye sayesinde çıkabilirim." Parmaklarını kelepçelerin arasından uzattığında, sıcak avuçlarımı avuçlarının arasına bıraktım. Yüzümdeki, içimdeki boşluk her yere yansıyordu. Bulunduğumuz oda kadar bomboştu her şey benim için. Abimi gördüğümde içimde yeşeren eski duygular sanki bir yapboz parçasıymış gibi yerini bulmuş ve on karşı boşlukta bırakmıştı beni. Jeon Jaewon benim için ilk kez gerçekten hiçbir anlam ifade etmiyordu.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 03 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

agnus dei • taekookWhere stories live. Discover now