16

2.1K 346 319
                                    

sia - elastic heart
sia - chandelier

sia - elastic heartsia - chandelier

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

montaigne.

Kafamda kurduğum her şey git gide büyüyor, hissettiğim şeylere koyamadığım her isim için bir kişi daha ölsün istiyorum. Benim söyleyemediğimi söyleyen herkesi çok kıskanıyorum, benim cümlelere dökemediğimi, ağzımdan çıkamayan sözcüklerin hepsini kolayca söyleyen herkesi. Olabilecek en fazla şekilde.

Boğazıma atılan onlarca düğüm, onlara koyabileceğim adlara bile sahip değilim.

Elimdeki sigarayı söndürdüm onu gördüğümde. Arkamdaki duvara izimi bıraktım, hayatımda hiçbir yere bırakamadığım o duygusal izlerin hatırına acı dedikleri şeyi benden daha iyi taşıyan sigaranın külü duvarlara yapıştı.

Okul kampüsünün dışındaydım. Neredeyse kimse yoktu bu soğukta ve bu saatte. Jeongguk ve ben dışında. Ben onun ders çalışacağım bahanesiyle benden kaçmasını bekledim, o da bu saate kadar kampüsteki kütüphanedeydi.

Bana doğru bakmadan arkasını döndüğünde güldüm, görünmemek. Bir insan camdan olduğunda, görmemek kolay oluyordu. Jeongguk, hayatımın her döneminde bana yapılan şeyi bir kez daha yaptı. Beni olduğum yerde görmedi. Varlığımı hissetmedi, duygular olmayınca verdiğin bir sıcaklıkta olmadığını çok genç yaşta annemin gözlerinde öğrendim. Hiçbir zaman bir şeyleri ısıtacak hale gelemeyecektim sonuçta.

Takip ediyor olmayı umursamadan arkasından yürüdüm. Seslenme gereksiminde bulunmamıştım, ne de olsa seslensem de duymazdan gelecekti. Bugün adını dudaklarımdan duyduğunda göz bebekleri titrese de bana dönüp bakmamayı biliyordu sonuçta. Diyorum ya, beni nasıl kıracağını ona ben öğrettim. Yapabileceği her şeyi bana gösterebilirdi. Sonuçta ona bu hakları tanıyan aynadaki kişiydi. Hızlı adımlarımla birkaç adım arkasına kadar ulaştım. Orman girişine yaklaştığımda, kulağındaki kulaklıkları çektim ve benim varlığımı sonunda fark etti. İçimde yarattığı fırtınanın hiçbir zaman farkında olamayacağını bilsem de en azından varlığımı, orada olduğumu fark etti.

"Kendinde bana rastladığında da böyle ardını dönecek misin?"

"Taehyung!" Korku dolu sesini duydum, şaşırmamış korkmuştu. Yine gülümsememi sağladı bu. Bu sefer umursayamadım benden korktuğu gerçeğini, onun beni kırdığını görmezden gelebildiği gibi ben de bunu görmezden gelebildim. Adımı söyledi birkaç kez daha. Umursamadan bileğini sardım, bir hafta önce onu göreceğim için hissettiğim şeylerin tam tersi şekillerle girdim ormana. İlk kez adımı söylemesi, bana yapma demesi önemli değildi. İlk kez Jeongguk değil, bir kez olsun ben önemliydim. Kendim için, kafamda dolaşan onlarca sesin sonunda susması için.

"Taehyung, eve gitmem gerekiyor." Onu beş yüz metreden biraz daha fazla yürüttükten sonra ağaca doğru hafifçe ittirdiğimde söylediği ilk şey buydu. Kararmaya yüz tutmuş havaya inat karlar bembeyazdı. O da, porselen teniyle yine bembeyazdı. Kirletmeye kıyamadığım kadar.

agnus dei • taekookWhere stories live. Discover now