05. Yıldızlar Öpsün Başını

31 7 15
                                    

şu bölümün başlığını 2. bölümden beri erteliyorum yeter💆‍♀️ (düzenleme: yine erteledim lol ins diger bolume)(duzenleme2: vazgectim bolumu uzatmak pahasina basligi geri getiriyorum)

***

27 Eylül 1768, Salı

ओह! यह छवि हमारे सामग्री दिशानिर्देशों का पालन नहीं करती है। प्रकाशन जारी रखने के लिए, कृपया इसे हटा दें या कोई भिन्न छवि अपलोड करें।

27 Eylül 1768, Salı

Charlotte ona doğru birkaç adım attı. Ne yaptığını fark ederek kendisini durdurdu fakat içten içe oraya gitmek istediğini biliyordu. Gidecekti. Bir adım. İki adım. Üç adım. Dört adım. Kaç adım kalmıştı? Bilmiyordu. Tek görebildiği ağaçlara nefes veren toprağın rengindeki gözleriyle kendisine bakan Jenny'di. Beş adım. Altı adım. Yedi adım. Adımlarını saymayı bıraktığında oraya ulaşmıştı işte. Bir kez olsun gözlerini arkadaşından ayırmamıştı. Gölün nefesini içine çekti ve en sonunda gözlerini kaçırarak yere oturdu. Yanına. Konuşmadı. Sadece oturdu. Oturdu ve sesleri dinledi. Kuş cıvıltılarını, rüzgârı, suyun dalgalarını, onun nefesini.

"Özür dilerim." Jenny konuştuğunda başını çevirmedi ama cevapladı. "Özür dilemeni gerektirecek bir durum yok."

"Özür dilememi gerektirecek bir durum olmadığı için de özür dilerim o hâlde." Charlotte ciddi olup olmadığını anlayabilmek için ona döndü. Kaşları havalanmış, gözleri kısılmıştı. "Bunun için de özür dilemene gerek yok." dedi ciddi olduğunu düşünerek.

"Özür dilerim." Jenny sesi titrerken konuştu.

Charlotte derin bir nefes verdiğinde ağzının içinde sözcükleri yuvarlamaya başlamıştı. "Ağlama," dedi. "Ağlama." dedi bir kez daha. Tam gözlerinin içine bakarak devam etti. "Yıldızlar ağlamaz. Yıldızlar gökyüzüne aittir ve yıldızlar ağlamaz." Charlotte bir anda sustu. Ne söylediğini fark ettiğinde dudaklarını kilitlemek istermiş gibi birbirine bastırdı ve başını önüne eğerek göle döndü. Yıldız demişti ona. Jenny yıldız değildi, hayır. Yıldızlar onun eviydi. Jenny onun evi miydi? Düşündü. Değildi. Jenny bir yıldız da değildi.

"Özür dilerim."

Charlotte sinirlendi ama bu sefer sustu. Tartışmak istemiyordu, bir kez daha değil. Yeşile bürünmüş cübbesi gölden gelen rüzgârla savrulurken sırtını arkasındaki büyük ağaca yasladı. Gözleri alabildiğince açıktı fakat buna rağmen karanlık zihninde görüntüler dolaşıyordu. Hufflepuff ve Slytherin. Yüzyıllardır düşman biçimi giydirilmiş iki büyük bina. Porsuk ve yılan. Sarı ve yeşil. Gökyüzü ve yeryüzü. Neden düşman diyorlardı ki onlara? Bir kez daha düşüncelere daldı. Hogwarts'ta şahit olmuştu, ne Hufflepuff öğrencileri Slytherin öğrencilerine sataşıyor -ki bunun gerçekleşme ihtimali sıfıra yakındı- ne de Slytherin öğrencileri Hufflepuff öğrencilerine sataşıyordu. Ama gözle görülür biçimde iki bina arasında bir gerilim vardı. Belki sadece Slytherin gözüyle baktığı için bu böyleydi, emin olamadı.

Uzun süren sessizliği tam alışmıştı ki Jenny konuştu. "Bizim ortak salonumuzun yanında bir mutfak olduğunu biliyor muydun?" Charlotte ilgiyle o tarafa dönerken başını omzuna yatırdı ve hafifçe iki yana sallayarak görüşünü belirtti. "Bir portre var, meyveyi gıdıklaman gerekiyor." Kaşları büyük bir hızla havalanırken dudaklarının iki yana kıvrılmasına mâni olamamıştı Charlotte. "Gıdıklamak mı?" dedi yorgun sesiyle. "Bir meyveyi gıdıklamak kimin aklına gelir ki?" diye devam ettiğinde ruhuyla beslediği sinirinin yavaş yavaş mezarına geri döndüğünü hissedebiliyordu. "Bilmem." Jenny gözlerini kaçırarak konuştu.

Once Upon A Timeजहाँ कहानियाँ रहती हैं। अभी खोजें