7

146 22 28
                                    

Bir haftadır Jeonghan'ın cevap bulamadığı soruları kafasının içinde dönmeye devam ediyordu. Gece vakti bahçedeki havuzun kenarında oturuyordu. Bir yangında bütün ailesinin ölümünü düşünüyordu. Nasıl öldüklerini tam olarak bilmiyordu, yalnızca bir kaza olduğu söylentisi vardı. Ama Dük'ün söylediklerine göre hepsinin ölmesi bir tesadüf olamazdı. Dük'ün sözleri yankılandı kafasında.

"Sence seni neden odaya kapatıyor? Bütün bunları öğrenmeni isteseydi anlatmaz mıydı?"

Ama babası artık kapısında onu gözetleyen görevlileri kaldırarak onu serbest bırakmıştı.

Önü açık kıyafeti nedeniyle rüzgar göğsüne çarpıyor ve serin hava ciğerlerini soğutuyordu. Elleri soğuk taşın üzerinde buz gibi olmuştu, göğsünün ortasındaki cızırtı ile titriyordu.

"Burada ne yapıyorsun Jeonghan?"

Jeonghan işittiği kalın sese baktı, Dük Choi siyah giysileriyle ve tüm heybetiyle Jeonghan'ın arkasında belirdi. Jeonghan önünü kapatırken Dük'ün gözleri Jeonghan'ın ellerine kaydı.
"Sen de hasta olup ölmek mi istiyorsun?" dedi.

"Sizi ilgilendirmez."

Dük soğuk bakışıyla gözlerini kaçırdı, "Kendini hasta edersen bu senin sorumluluğun olur. Kendine bile bakamayan genç bir prens ileride ne yapacak?" dedi.

Jeonghan öfke ile dolmuştu. "Ne için benim için endişeleniyorsunuz ki? Beni düşmanınız olarak görmüyor muydunuz?"

"Endişelerim, senin gibi kendi sağlığını bile ihmal eden birinin ülke yönetemeyeceğidir."

"Ben gayet sağlıklıyım, siz hiç merak etmeyin."

"Peki öyleyse, sana hayatta başarılar diliyorum."

Dük, kendi yoluna gittikten sonra Jeonghan moral bozukluğu ile havuzun içindeki ayın yansımasına daldı. İçindeki huzursuzluk öyle büyümüştü ki göğsünde kalbinin atışını net bir şekilde hissedebiliyordu. Ardından bacaklarından başlayan bir soğukluk kasıklarını uyuşturmaya başladı. Havuzun kenarından inip adım attığında hissettiği uyuşma karnına doğru çıkmıştı.

"Efendim, her yerde sizi arıyorum! Bu soğukta ne yapıyorsunuz burada?!"

Seungkwan koşarak Jeonghan'ın yanına geldi. Efendisi için endişelenen hizmetkarı Jeonghan'ın adım atarken tökezlediğini görünce koluna girdi.

"Bırak! Bana öyle dokunabileceğini mi sandın?!"

"Efendim, iyi görünmüyorsunuz... Yardım etmek istedim. Hizmetkarınız sizin için ne yapabilir?"

"Beni takip etmeyi bırakabilirsin örneğin."

Jeonghan kolunu çekip yürümeye devam etti, ancak yürümekte güçlük çekiyordu ve karnı ağrımaya başlamıştı. Ağrılar her adımında daha da şiddetleniyordu. Odasına kadar güç bela giderken şiddetli ağrılar bedenini iki büklüm haline getirmişti. Ağrılar bıçak saplanırcasına acıtıyordu. Seungkwan bu sırada Jeonghan'ın durumunun kötüleştiğinin farkına vardığı için onu dinlememiş ve peşinden gelmeye devam etmişti.

Jeonghan odasına girdiğinde bacaklarının arasından gelen akıntıyı hissetti. Bir soğukluk başından aşağı bedenini kaplamıştı ve korkuyla bacaklarının arasını kontrol etti. İç bacağından akan sıcak akıntıyı hissettiğinde hızla altındakileri çıkardı. Kıyafetine bulaşan kırmızı lekeyi gördüğünde soğuk terler atmaya başladı. Ardından soğuk bacaklarından akan sıcaklığın kanı olduğunu görünce titrek elleri akan kana değdi. "Tanrım, hayır...! Mümkün değil..."

KARGA ~ JeongcheolOù les histoires vivent. Découvrez maintenant