8

115 20 18
                                    

Lord Seungcheol, gece vakti sarayından çıkarak Jeonghan'ı ziyaret için gitmişti.

Durumu oldukça iyi görünüyordu. Ağrıları azaldığı için öncekinden daha rahat hareket ediyordu. Ama Seungcheol, sevgilisinin ağlamaktan kızarmış gözlerini görünce ciğerinin yandığını hissetti. Sıkıca sarılıp parmaklarını saç tellerine sardı. Kokusunu daima hatırlamak ister gibi içine çekti. Sarıldığı bedenden ayrılıp "İyi misin?" diye sordu.

Jeonghan, Seungcheol'ün gece yarısı gelmesini beklemiyordu, onu görmek kendisine çok iyi gelmişti. Mutlu ve güvende hissediyordu. "İyiyim." dedi gülümserken.

Seungcheol sevgilisinin yanaklarını avuçları arasına aldı, gözlerinin içine bakarken saatler önce onun nasıl acı çektiğini hayal ediyor ve kendisine kızıyordu. "Hamileymişsin." dedi. Şefkatle ellerinin altındaki kulakları ve saçları okşadı: "Mingyu olanları anlattı. Çok üzgünüm..."

Jeonghan, Seungcheol'ün ellerini kavrayıp yüzünden çekerken "Üzülme, ben iyiyim." diyordu. Sonra yanakları pembeleşerek, "Yani bebek de iyi." dedi.

Seungcheol burukça gülümseyip sevdiğinin kaçırdığı gözlerini seyretti. Elini tutup sandalyeye doğru dönerken "Ama böyle ayakta durma. Otur." diyordu.

Jeonghan oturduğunda Seungcheol de karşısına oturup onu izledi.

Jeonghan rahatsızca olduğu yerde bir şey söylemek istiyor gibi kıpırdandı: "Eğer çocuğumuzu doğurabilirsem onun ileride güzel bir hayat yaşamasını istiyorum. Benim gibi olmasını istemiyorum."

Seungcheol şaşkınca "Neden böyle diyorsun?" diye sordu.

"Benim annem ben onu hatırlamayacağım kadar küçükken ölmüştü. Dedem ve diğer kardeşleri de onunla beraber ölmüşler. Bildiğim tek şey onların kaza sonucu yanıp kül olmaları. Onların kölelerden oluştuğunu bilmem dışında başka hiçbir şeyden habersiz şekilde büyüdüm. Altı yaşımdan sonra odaya kapatıldım. Şimdiyse bir yönetici olamayacak kadar zayıfım."

"Hayır Jeonghan, sen hiç zayıf değilsin. Sen gerçekten çok güçlüsün ve bu gücünün farkında değilsin."

Bu sözler Jeonghan'ın ilk kez duyduğu sözler değildi. Çoğu kez babasından ve öğretmenlerinden duymuştu. Yine de sevdiği kişiden duyuyor olmak fena değildi. Ama şu anda duymayı daha çok istediği şey geçmişte neler olduğuyla ilgiliydi.

"Babanla birkaç kere karşılaştık."
Jeonghan'ın sözünün ardından Seungcheol'ün bütün dikkati bir araya toplandı. Seungcheol'e Jeonghan'dan uzak durmasını söyleyen babası, Jeonghan'a ne söylemiş olabilirdi?

Seungcheol'ün bakışları karardı, belki de Jeonghan'ın böyle bir düşük tehlikesi geçirmesinin sebebi babasıydı, "Sana kötü bir şey mi söyledi?" dedi.

"Annemi ve diğer akrabalarımı babamın öldürdüğünü söyledi. Ben öğrenmeyeyim diye beni odaya kapattığını söylüyor. Babamsa beni kölelerden ayrı tutmak için beni odaya kapattığını söylüyor."

Seungcheol duyduklarıyla şaşkına döndü, "Bunları neden söylemiş olabilir?" dedi.
Seungcheol de henüz bir şey bilmiyordu, Jeonghan'ın ailesi ortadan kaybolduğunda o da çok küçüktü.

"Bilmiyorum. Belki de beni zayıflatmak istiyordur."

Seungcheol sevgilisinin elini tuttu ve dudaklarına götürüp bir öpücük bıraktı gözlerinin içine bakarak: "Seni daima koruyacağım. Babamı öldürmem gerekse bile..."

"Babanın korkunç olduğunu düşünmüşümdür hep. Ama karşılaştığımızda eski halinden çok daha farklıydı. Anneme benzediğimi söyleyip durdu. Belki de bütün nefreti sadece babamaydı."

KARGA ~ JeongcheolWhere stories live. Discover now