Dokuzuncu Gün

20 3 0
                                    

Dokuzuncu Gün

Emilia'nın idaresinde herkes rastgele bir hikâye anlatır.

Dokuzuncu Gün

Birinci Hikaye

Francesca'yı Rinuccio ve Alessandro isminde iki genç severler. Kadın bunların ikisinden de hoşlanmaz. Başından def için «Aranızdan biri, ölmüş gibi bir mezara yatsın, ötekisi onu mezardan çıkarsın.» diye talimat verir.

Bistoya şehrinde bir dul vardı. Kendisini Rinuccio ve Alessandro namında iki Floransalı birbirinden habersiz severlerdi ve her ikisi de kadının gönlünü gizlice kazanmaya çalışırlardı. Francesco adındaki bu dula sık sık mektup yazarlardı. Kadın bunlardan yakasını sıyırmak isterdi. Ellerinden kurtulmak için onlardan tatbiki zor bir şey istemeye karar verdi. O sırada fenalığı ile şöhret bulmuş bir adam ölmüştü. Adamı kilisenin dışında bir yere gömmüşlerdi. Kadın hizmetçisine: «Şu âşıklardan her gün çektiğimi, biliyorsun, onlara yüz vermeye niyetim yok. Başımdan def için yapmayacakları bir iş isteyeceğim. Bugün gömülmüş olan fena adamı tanırsın. Önce Alessandro'ya git, de ki, Madam Francesco'ya aşkınızı kabul ettirmek için bir fırsat çıktı. Madamın akrabalarından birisi sonra açıklanacak bir sebepten dolayı dün ölen adamın cenazesini bu akşam eve getirecek, Madam bu ölüden korkuyor. Bu sebeple mezarlığa giderek ölünün elbiselerini giyip onun yerine yatacaksın, seni Madamın evine taşıyacaklar. O zaman Madam senin olacak. Bunu yaparsa ne âlâ, yapmazsa artık benimle alâkasını kessin. Ondan sonra Rinuccio'ya gidersin, ona da dersin ki, şu söylediğimi yaparsan Madam senin olacak. Bu gece, dün ölen adamın mezarına gideceksin, oradan ölüyü alıp Madamın evine taşıyacaksın. Bunu yaparsan ne âlâ, yapmazsan artık Madam ile alâkanı keseceksin.»

Hizmetçi, her ikisine bu haberi ulaştırdı. Her ikisi de, Madamın hoşuna gitmek için mezara değil, cehenneme bile gideceklerini söylediler. Kadın merakla neticeyi bekliyordu.

Akşam olunca, Alessandro, önüne bir önlük takarak mezarlık yolunu tuttu, ama yolda bir korkuya düştü ve kendi kendine: «Nereye gidiyorum, dedi. Ben deli miyim. Belki de sevgilimin akrabaları beni tuzağa düşürüp mezarda öldürecekler. Belki de kadın bir dostuna, aşkının delilini vermek için bu tertibi yapmıştır. Belki de bu ölü ona bir fenalık yapmıştır da, kadın intikamını alacaktır. Kadın hiç sesini çıkarmasın diye haber göndermiş. Ya gözlerimi çıkarırlar, dişlerimi sökerler, ellerimi keserlerse ne yaparım? Bağırmadan nasıl dururum, bağırsam beni tanırlar ve daha fena bir şey yaparlarsa?»

Bunları düşünen Alessandro çılgın gibi âşık olmasaydı, bu işten cayacaktı. Ama yapamadı. Mezara girdi, ölünün elbiselerini soydu, giyip ölünün yerine yattı.

Gece yarısı, Rinuccio da mezarın başına geldi, o da korku içindeydi: «Ya omuzumdaki ölüyü görürler de, onun büyücü olduğuna karar verirler ve bu yüzden ateşte yakarlarsa?» diye kuşkulanmaya başladı.

Ama vaz geçemedi. Kadına öyle tutkundu ki gözü hiç bir şey görmüyordu. Onun için mezarı açtı, içinde Alessandro sessiz yatıyordu. Onu bacaklarından tutarak mezardan çıkardı ve omuzuna alıp bata çıka, kadının evinin önüne kadar getirdi. Kadın hizmetçisiyle pencereden bakıyordu. Bu esnada jandarmalar işin farkına vararak: «Kimsiniz?» diye bağırdılar.

Rinuccio, hemen Alessandro'yu yere atarak tabana kuvvet kaçmaya başladı. Alessandro da üzerindeki kefen ile diğer istikamete tabanını kaldırdı.

Manzarayı, pencereden seyreden kadın gülmekten kırılıyordu.

Biraz sonra Rinuccio, jandarmaları atlatarak yine ölünün başına geldi. Fakat ölü ortada yoktu. Çünkü Alessandro da kendi evine kaçmıştı.

DekameronWhere stories live. Discover now