13

2.6K 190 20
                                    

Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın iyi okumalar🩸🩺

Oops! Această imagine nu respectă Ghidul de Conținut. Pentru a continua publicarea, te rugăm să înlături imaginea sau să încarci o altă imagine.

Yorum yapmayı ve vote vermeyi unutmayın iyi okumalar🩸🩺

Sehpadaki bardağı elime alıp bir yudum içtim. 

"Az önce hastaneye bir hasta geldi. Gerçi hasta diyemeyiz. Kadının bütün kanı çekilmiş. Kan kaybından da ölmüş doğal olarak."

Yanımda oturan Arslan kaşlarını çattı.

"Bütün kanı çekilmiş derken? Bizden biri mi yapmış?"

"Evet."

Oturduğu yerde dikleşirken Birce de sehpaya uzattığı ayaklarını çekerek daha dik oturdu. Arslan'a dönerek "Size herhangi bir ihbar geldi mi?" diye sordum. 

Arslan cinayet büroda baş komiserdi. Buna rağmen nasıl bu kadar boş vakti vardı hâlâ anlamış değildim. 

"Hayır herhangi bir şey gelmedi."

Birce "Kim olabileceğiyle ilgili bir tahminin var mı?" diye sorunca bakışlarımı ona çevirdim. 

"Yok. Büyük ihtimalle safkan ya da uzun süredir vampir."

"Güner'ler öğrendiği zaman peşimizi bırakmayacaklar."

Bardakta kanı bitirirken "Sen Birkan'ın dibinden ayrılmazsan daha çok belaya bulaşacaksın," dedim.

"Unutturdun sonuçta. Bende dikkat ediyorum."

"Ya bir siktir git kızım. Dikkat ediyormuş. 50 yıl önceki vurdum duymazlığınla devam ediyorsun hayatına."

Arslan sinirle çıkıştı Birce'ye. Elindeki bardağı öyle sert koydu ki bardak parçalara ayrıldı. Çıkan sesle bardaki herkes bize dönmüştü.

"Tamam sakin ol."

"Sakin falan olamam. Zor kurtarmadık mı oğlum biz bu kızı? O yüzden yıllardır gelmiyor buraya. Firuze teyzenin cenazesinde bile bir saat kaldı. "

Yıllar önce Birce bir avcı ailesinin radarına yakalanmıştı. Herkes ona dikkatli olmasını söylerken o hiç umursamamıştı. Bir gün yine ortalarda dolanırken Birce'yi görmüşler. Şans eseri o gün bizde oralardaydık da onu kurtarmıştık. Olaydan sonrada Birce'yi şehirden hatta ülkeden uzaklaştırdık. Kendisine kalsa annemin cenazesinde de uzun süre kalır hatta geri bile dönerdi ama ailesi korkuyordu kızlarının başına bir şey gelmesinden. 

"Aman iyi ki bir kere hayatımı kurtardınız."

Birce ayaklanınca biraz bağırarak "Otur şuraya!" dedim.  Birce anında kalktığı yere geri oturmuştu.

"Şu an sinirlenmeniz bir şeyi çözmüyor. Oturup adam akıllı ne olduğunu, kimin yaptığını bulmamız gerekiyor. Başka birinin canı yanmadan."

"Bir anlık zevkle kendini tutamamış biri olabilir."

"Çömez değilse bu çok düşük bir ihtimal."

Elimle garsona gelmesini söyledim. Birkaç saniye sonra yanımıza gelmişti. Boşalan bardakları göstererek "Tazeler misin?" dedim. Beni kafasını sallayarak onayladıktan sonra bardakları alıp gitti. 

"Kadın kimmiş peki? Belki kişisel bir sorunları vardı."

"Kız arkadaşı olabilir. Sevişirken kendini tutamamış ve bütün kanını içmiştir. "

Sesli bir iç çektim. Kafam allak bullak olmuştu. Neredeyse 50 yılı aşkın süredir böyle bir şeyle karşılaşmamıştık. Annem hariç.

"Korkmaz amcaya söyledin mi?"

"Hayır. Bir şekilde duyacak zaten."

"Belki o biliyordur. Eğer yapan kişi korkmuşsa babana gelmiştir. "

Arslan'a cevap vereceğim sırada telefonum çaldı. Ben telefonu açarken Arslan'ınki de çalmaya başladı. Telefonu cevaplayıp ayağa kalktım.

"Efendim Nevra?"

"Pars, biri daha geldi. Aynı şekilde. Şu an hayatta ama her an ölebilir."

"Bütün kanını içememiş o zaman."

"Sanırım. Getirenlerde bir şey bilmiyor."

"Tamam geliyorum ben."

Telefonu kapatıp cebime koydum. Bizimkilerin yanına döndüğümde Arslan'ın bembeyaz olmuş yüzü ile karşılaştım. 

"Az önce karakoldan aradılar. Bir ceset bulmuş. Erkek. Vücudundaki bütün kanı emilmiş."

"Beni de Nevra aradı. Yine biri gelmiş. Ölmemiş ama ölmek üzereymiş."

"Kimse.. bilerek yapıyor."

Birce'yi onayladıktan sonra oyalanmadan hastaneye gittim. Acilden girerken ceketimi çıkarıp girişteki danışman masasına bıraktım. Nevra'yı görünce hastanın nerede olduğunu sordum. Elli ile olduğu sedyeye yaklaştım. 

40larının ortasında siyah saçlı bir kadındı. Hastaya iyice yaklaştım. Bilinci kapalıydı. Bileğine elimi koyduğumda diğer kadın gibi bunda da bir ize rastlamadım. Derin bir nefes alıp kafamı eğdim.

"Oğlum.."

Mırıltı gibi çıkan sesle kafamı kaldırdım. Sayıklıyordu. Çok nadirde olsa böyle durumlarda sayıklama olabiliyordu. EKG cihazına baktığımda kadının nabzının giderek düştüğünü gördüm. Tam bu sırada acilden içeriye 15 yaşlarında bir çocuk "Anne!" diye bağırarak girdi.

Acı feryadı bütün acili sararken sedyede yatan kadının kalbi durmuştu. Müdahale etsek bile geri gelmeyeceğini biliyordum. Kan takviyesi yapmış olsalar da uzun süre kansız kalmıştı. Ölüm onun için kaçınılmazdı. 

"Doktor bey. Annem ölmedi değil mi? Anneler ölmez çünkü.."

Sıkışan nefesimle çocuğa bir şey demeden kendimi dışarıya attım. Gömleğimin birkaç düğmesini açarken içerideki çocukla yaşadığım benzer olay zihnimin derinliklerinden çıkmıştı. Aldığım nefes ciğerlerime ulaşmıyor gibi hissediyordum. Olduğum yerde dizlerimin üzerine çöküp kafamı eğdim.

Bu sırada bir yanıma gelmişti. O da benim gibi yere çökünce kafamı kaldırdım. Rüzgar'ı görünce ister istemez gülümsemiştim. Elini sırtıma koyup beni kendini çekti ve sıkıca sarıldı. Bende beklemeden kollarımı sarmıştım bedenine. Saçlarımın arasında hissettiğim öpücükle gözlerimi kapatıp daha sıkı sarıldım ona.

Kaç hasta kurtarırsam kurtarayım annemi kurtaramamış olmanın yükü hep omuzlarımdaydı. Ama ilk defa o yük hafiflemiş gibi geliyordu. Sanki bir taşımama yardım ediyor ya da yükün birazını alıyor gibiydi. 

Belki de kaçtığım şey beni çoktan bulmuştu... 

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere minik kaplumbağalarım 🤍🐢

Doktor // bxbUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum