2. Bölüm: Hayatına İyiliği Öğret

38 9 13
                                    

BÖLÜM-2:

"güveniyorum, istiyorum" 

hayatım boyunca ilk kez konuşmasına izin verdiğim kalbimin ilk sözleriydi

"tamam o zaman, yapman gereken tek şeyi söylüyorum sana. elimi sakın bırakma. anladım, emir almak hoşuna gitmiyor ama elimi bırakırsan eğer aklımdaki düşüncelerde kaybolur, varlığını yanımda hissetmediğimi dahi anlayamam. bana ve kendine, bize yardım etmek istiyorsan elimi bir an bile bırakma ki buradan çıkalım." konuşan o değildi sanki. tüm bu söylediklerine gözleri karar vermiş, yine bana gözleri konuşup açıklıyordu

"korkuyorum." dedim dürüstçe 

kendinden emin bir şekilde "korkma" dedi ve devam etti

"korkmuyorsun. kafan karışık olsaydı korkabilirdin. kendinden emin olmasaydın korkmana bünyen tamamiyle müsaade ederdi. kork derdi sana, yaparken korkmadın, yaşarken kork. eğer suçlu sen olsaydın kendi kolların seni burada yakalatmak için sımsıkı sarardı. ama suçsuzsun ve suçsuz birini, kendini yakalatmamak için tüm yetilerinle kaçmak zorundasın. biraz önce söylediklerinde haklıydın. suçsuz birini yakalatmayacak kadar cesur bi kızsın sen ve cesur insanlar korkmaz. sen de korkmuyorsun. sadece panikledin. bunun da geçeceğine dair söz veriyorum sana tamam mı? bana yardımcı olursan birazdan bütün paniğin geçecek."

gözleri dünyanın en şefkatli insanı gibi bakarken dünyamdaki en güvenilir insan oymuş gibi sustum ve güvendim.

"sen... parmak izi bıraktın. kendini kurtaramayacaksın." dedim benimle ilgili bütün sözlerine karşılık onunla ilgili düşündüğüm ve bildiğim tek şeyi söyleyerek

"beni düşünme. elimi tut, arkamda kal ve güvende hissetmediğin bir anda sadece elimi sık. ses çıkartmamız riskli. bizi buradan çıkarttıktan sonra beni bir daha görmeyeceksin bile. o yüzden... şimdi beni düşünme ve dediklerimi yap."

yaklaşık on beş dakika önce kilitlediği kapının önüne geldiğimizde ses çıkartmamaya özen göstererek kapının kilidini çevirdi ve üst kattan gelen seslerle birlikte bu katta kimsenin olup olmadığını kontrol etmek için sadece başının yarısını dışarı çıkardı. koridorda kimseyi görmemiş olacaktı ki kendisi büyük adımlarla dışarı doğru yürürken beni de arkasından adeta sürüklüyordu. 

saniyeler geçmeden çekiştirmek suretiyle bizi yangın merdivenlerine çıkan kapının tam önüne getirdiğinde aniden durdu. ben ona toslamamak için dengemi korumaya çalışırken o, kapıyla anlamsız bir bakışma yaşıyordu. acele etmemizi söyleyen, temkinli davranmasına rağmen her adımımızı saniyelere sığdıran o, şimdi anlamsızca olduğu yerde dikilmiş ve kapıyı izliyordu. 

ne olmuştu, neden durmuştuk? ne yaptığını anlamakta güçlük çekerken kahvelerinin etrafı kırmızı çizgilere bürünmüş gözlerine baktım. canı mı yanmıştı? bir kapıya? bir kapı çarpmadan, ses çıkarmadan da can yakabilir miydi?


-16 Haziran 2012-

"anne anne çok önemli! gel gel bak, çok önemli!" minik adam kendisine yemek yedirebilmek için elinde yemek tepsisiyle sokağa çıkan annesini, kendisine göre çok önemli bir sorunu çözmesi için çekiştirerek istediği yere getirmişti.

"oğlum dur çekiştirme, yavrum geldim bak çekiştirme." bisikletinin önüne getirdiği annesine parmağıyla yerde duran oyuncak kamyonetini gösterirken konuştu minik adam

"anne kaza yaptık yoldan çekmem gerekiyor kamyoneti baksana trafik oluyor bak!" derken bu sefer minik parmağı bomboş sokağın tek bir araba dahi geçmeyen yolunu göstermişti hayal gücü eninden ve boyundan, bütün fiziğinden büyük olan adamın

GİRİFTWhere stories live. Discover now