1. BÖLÜM - BİR SARAY DOLUSU GEÇMİŞ (Part 1)

790 43 62
                                    

    Herkese yeniden merhaba! İkinci kitabın ilk bölümü için çok heyecanlıyım. Aslında bu bölüm ilk bölümün yarısı. Bölmek zorunda kaldım çünkü çok uzun oldu. Diğer yarısıni da kısa zamanda yayınlayacağım. İyi okumalar diliyorum <3

    Oy vermeyi unutmayın!!!

 Instagram: gokyuzunun_icinde

 (Beş yüz yıldan çok daha uzun bir süre önce)

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

 (Beş yüz yıldan çok daha uzun bir süre önce)

"Acele edin!" diye bağırdı ebe şifacı.

Güneş Kraliçesi'nin bütün yeri göğü inleten çığlıkları her yeri doldurmuştu. Hizmetliler ve saray muhafızları ne yapacaklarını bilmez halde bir oraya bir buraya koşturuyorlardı. Bir düzine kadar şifacı kraliçenin etrafını kuşatmış, bir nebze de olsa acısını dindirmeye çalışıyorlardı. Ama nafile. Tıpkı kraliçe gibi bütün Öz de sancı çekiyordu.

"Yalvarırım. Biri. Bana. Yardım. Etsin!" diye çığlık çığlığa bağırıyordu kraliçe.

Yattığı genişçe yatak önce vücudundan akan terle ıslanıyor daha sonra vücudunun yakıcı sıcaklığıyla o ter buharlaşıyordu. Kraliçe acı çekmekten kendini kontrol edemiyordu. Güneş'i odanın içine getirmiş gibiydi. O çığlık attıkça bütün oda, hayır bütün Öz cehenneme dönüyordu. Gebelik süreci boyunca zayıf kaldığı günlere inat şimdi evreni ateşe verebilecekmişçesine güç saçıyordu. Ve en kötüsü de bu tek başına yapmak zorunda olmasıydı. Diğer kraliçeler doğum sırasında Ay'ın, Yıldızlar'ın ve hatta Güneş'in dengesini korumak zorundaydılar. İsteseler de Güneş Kraliçesi'ne yardım edemezlerdi. Doğacak olan çocuğun saf Güneş kanına sahip olması gerekiyordu.

Sonunda ilk veliaht dünyaya geliyordu.

"Kraliçem lütfen biraz daha dayanın," dedi Güneş Krallığı'na ait bir ebe şifacı.

"Haru," diye inledi kraliçe. "Onu getirin. Bunu tek başıma yapamam." Çığlıkları artık acı bir inlemeden ziyade gözyaşlarına dönüşmüştü.

Kraliçenin alnına soğuk bezler koyan başka bir şifacı konuştu, "Sadece siz, Kraliçem. Bunun için sadece siz gereklisiniz."

Kraliçe sıktığı dişlerinin arasından inledi. Ona başka hiçbir krallığın şifacıları yardım edemiyordu çünkü Güneş Krallığı'nın büründüğü cehennemvari havayı Güneş'in kanına sahip olmayan kimse kaldıramazdı. Güneş Krallığı'na ait olanlar bile zorlanmaya başlamıştı. Aylarca güçten düşen kraliçe şimdi görkemli bir şekilde gücünü eline geri alıyordu fakat her zamankinden de çok fazla enerji harcıyordu. Bu nedenle ateşin özü yalnızca krallıkta kalmakla bitmiyor, Öz'ün sınırlarını da aşmaya başlıyordu.

Yeryüzü'nde havada dehşet bir boğuculuk oluşmaya başlamıştı. İnsanlar kendilerini evlere kapatmış, Güneş'in gazabından kurtulmak için geceyi bekliyorlardı. Bütün haber kanalları televizyonlarda dışarı çıkmamayı tembihliyor ve yüzyılın akıl almaz sıcaklığını yaşadıklarını hayretle dile getiriyorlardı. Susuzluk sorunu ortaya çıkmış, bazı ilkel kabileler yağmur danslarıyla sorunlarını çözmeye çabalıyorlardı. Bilim adamları bu sıcaklara net bir açıklama getiremiyor, insanlar tedirginlik içinde evden dışarı adımlarını atmıyorlardı. Bunun üzerine artan ölümler ve diğer birçok problemler için Öz'ün kralları sürekli Yeryüzü'ne gidiyor ve gerekli olan görevleri canla başla yapıyorlardı. Tam bir kaos ortamıydı.

Gökyüzü'nün İçinde - 2Where stories live. Discover now