EKMEK KOKUSU - 38

644 64 10
                                    

Akrep ve yelkovan döner, dere akar, yağmur yağar

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Akrep ve yelkovan döner, dere akar, yağmur yağar. İnsan olandan bitenden habersiz hayat boyu koşar. Dur ihtarını işitene dek durmadan çabalar. Saatin pili bitmiş, yağmur dinmiştir. Ve yolcu nefes nefeseyken etrafına bakar. "Ne oldu bunca zaman?" diye fısıldar.

Azize elinde yastığıyla merdivenleri çıkarken söyleniyordu. "Odamdan oldum" dedi önce. "Yeni misafirimizin başka yerde uyuması doğru olmazdı gerçi. Ama neden benim odam? Çünkü halamın da odası! Erdem abiden başkası için bunu yapmazdım sanırım. Yani... Belki yapardım ama böyle çabuk kabullenmezdim. Bir de babam o kokan çorbalardan içince odamdan çıkmak zorunda kalıyorum. Neyim ben muhacir mi?" Kapıyı açıp ışığı yanan koridora girdi. Akif henüz ayaktaydı. Kendi kendine oynayıp koşturuyordu. Alt katta uyuyanlar bu minik adımları her gece duyardı zaten. Ablasını görünce yönünü değiştirip kapıya koşturdu.

Herkes bir yana, Azize'yi çok seviyordu. Bunda kızın etkisi büyüktü tabi. Onunla sakince ilgileniyor, bazen hava alması için dolaştırıyor, çarşıya inince minik oyuncaklar alıp getiriyordu. Bebeklerin samimi sevgilerini, yetişkinlerin katık karışmış bakışlarına tercih ederken gözünü kırpmayanlardandı Azize. Yastığı kolunun altına alıp çorabı ayağından çıkmak üzere olan kardeşine gülümsedi. "Niye uyumadın haylaz?" Sonra eğilip, göçebe uykusuna yatmadan evvel biraz eğlenmek istedi. Akif'in yanağını sıktı acıtmadan. Hızlı büyüyordu, dünyayı anlıyor muydu?

"Azize!" Babasının sesini duyunca başını kaldırıp odaların kapılarına göz gezdirdi. Bir gece bile yatmadığı, köydeki her kızın isteyebileceği kadar güzel o odada olmalıydı. Sarı loş ışık koridora taşıyordu. "Geldin değil mi? Odan hazır. Kalın bir yorgan serdim yatağına. Üşümezsin, Akif senin yanında mı?" Azize cevap vermek yerine kalktı. Akif'in kendisini takip edeceğini bilerek yürüdü ağır adımlarla. Babasının canlı davetine karşılık vermedi. Aklı alt kattaydı, ah ne olurdu orada bir boş oda olsaydı?

Mehmet kapıdan başını çıkartıp ses vermeyen çocuklara baktı. Geldiklerini görünce gülümsedi. Erdem'e bir abi mesafesiyle yaklaşmıştı. Kötü davranmadıysa da yüzüne gülmemişti. Akşam boyu ciddiyetini korumuş, meseleyi çözmeye çalışmıştı. Çiçek'i çok üzmüşse kenara çekecekti. Ama asker hızlı davranıp tüm planları alt üst etti. Söz hakkı tanındığı an açıklamasını yaptı. Mehmet'e de yapacak bir şey kalmadı çayını içmekten başka. Yatma vakti gelince ve Azize odasız kalınca keyiflendi. Yastığını alan ve tüm nezaketiyle yerinden ayrılan kızın gidecek tek bir yeri vardı. Mehmet ise yapması gerekeni yapıp, Zeynep'ten bile yardım istemeden odayı hazırladı.

"Gelin bakalım" diyerek çocukları içeri aldı. Akif ablasından önce odaya girip yatağa çıktı. Azize yastığını onun yanına koydu. Göz ucuyla kütüphaneye bakmayı ihmal etmedi. İlk geldiğinde burası güzel görünmüştü gözüne. Ama boştu, kullanılmayı bekleyen eşyalarla doluydu. Sahibi yoktu. Bu akşam bir bebek ve bir de babasıyla ortam daha canlıydı. Işığın sarı rengi ahşabın üzerine yansıyor, sıcak bir tonla yayılıyordu. Soğuk değildi. İnsanı ürkütmüyordu. "Erdem'in gelişiyle bu odada kalacağın hiç aklıma gelmezdi."

AZİZE (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now