FERAH PENCERE - 59

437 51 53
                                    

Kar kapladı toprağı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Kar kapladı toprağı. Sustu kuşlar. Bahara uyanmadan önce uyudu hayvanlar. Bazı meseleler için uzun sürse de sessizlik, herkesin dinlendiği, bir arada olduğu dört gün evde geçti. Kahvaltılar edildi, yemekler yendi, temizlik yapıldı, çay içildi, gündelik meseleler konuşuldu. Özel hiçbir an yaşanmadı. Baba kız Latif'ten söz etmedi. Azize Latif'i görmedi. Bir belirsizlikti bu ama adına mühlet dediler. Düşünüp taşınmak, şüpheleri def etmek için güzel bir fırsattı. Ara sıra göz göze geldiyseler de, birbirlerinin zihnini okumamak için direndiyseler de usulca oturdular aynı salonda.

Fakat hızlı akan suların huyuydu setleri aşmak. Bir akşam kapıyı yumruklar gibi çalan Latif bozdu sessizliği. Ev ahalisini telaşlandırdı. Karşısına çıkan herkesi korkuttu. Üstünde ince bir hırkayla aniden fırlamıştı dışarı. Gözlerine yaş dolmuş, üşüdüğü için suratı kıpkırmızı olmuştu. Bunların hiçbirini önemsemeden yardım istiyordu. "Annem... Sıcak su döküldü koluna. Yardım edin!" Nefes nefese kalmıştı ve bayılacak gibi gözüküyordu. Mehmet kolundan tuttu delikanlının. Sakinleştirmeye çalıştı ama Latif'in aklı evde acı çeken annesindeydi.

Diz boyu kar vardı. Arabayı Latif'in evine giden yokuşa sürmek mümkün değildi. Hatta olduğu yerden kıpırdatmak bile imkânsız görünüyordu. Akşam vakti bile beyaz taneler tuz gibi serpilmişti kalın tabakanın üstüne. "Abi haydi, bir şey yapın" dedi genç adam. Öyle çaresizdi ki! Mehmet elini Latif'in kolundan çekmeden başını arkasında bekleyen kızına çevirdi.

"Azize, montunu giy kızım. İlk yardım çantasını da al. Çabuk ol, bekleme." Azize komutu üstüne alınamayacak kadar şaşkın ve üzgündü. Latif'i hiç böyle görmemişti. Birileri ona sarılsın, teselli etsin istiyordu. Acı çeken annesi hemen iyileşsin diye farkında olmadan dua ediyordu. Bir şey yapabileceğini aklına bile getirmiyordu. "Azize!" Babası uyarı mahiyetinde sesini yükseltince irkildi.

"Ben... Ne yapabilirim ki" dedi telaşla. Latif'in korkusu sirayet etmişti gözlerine. "Ambulans çağıralım. Elimde hiçbir malzeme yok. Kadının canı daha fazla yanar." Ellerim titriyor baba, ona iyi gelmem. Beceremem. Çöpe attım her şeyi. Emekleri yaktım. Ellerim bomboş kaldı. Latif'e baktı utanarak. Onu daima güzel duygularla seyredebilmeyi hayal ediyordu oysa. Genç adam eşikten adımını attı. Acısı büyüktü ama çekingendi. Gözünden bir damla yaş süzüldü kirli sakalına.

"Söz vermiştin" dedi kederle. "Düşersem kaldıracaktın. Azize, düştüm ben. Hiçbir şey yapamıyorum." Ellerim boş Latif. "Lazım olan ne varsa koyarım avuçlarına!"

***

Gece üç civarıydı. Azize ağrı ve acı sebebiyle yorgun düşmüş kadının üstünü örttü. Masanın üstüne dağılmış bez parçalarını topladı sessizce. Kremleri ufak metal kutuya koydu. Eline ufak bir kavanoz geçince silik bir gülümseme kondu dudaklarına. Hazırladığı merhemlerden biriydi ve üç ev ötedeki komşuya vermişti tüm kötü olaylar yaşanmadan hemen önce. Belki biraz kalmıştır umuduyla Latif'i almaya göndermişti. Bir gün yeniden buluşacağımızı hissediyordum, diye geçirdi aklından. Ben sadece korkuyordum. Kavanozu yerine koydu. Dönüp kadına baktı. Odadaki işini bitirip çıktı. Sessiz olmaya, ayağının altındaki tahtaları gıcırdatmamaya gayret ediyordu.

AZİZE (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now