YANMIŞ GEMİLER - 49

599 65 46
                                    

Mazeretler kabahat, mesafeler yıl, gülümsemeler sevda olmaya çok yakındı dünyada

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Mazeretler kabahat, mesafeler yıl, gülümsemeler sevda olmaya çok yakındı dünyada. Emine açtı kapıyı. Karşısında Azize'yi görünce pek sevinmedi. Yine de selamını aldı ve içeri buyur etti. Genç kız da fazla oyalanmadan elindeki poşetle Gülcan'ın odasına girdi. Yatağının üstündeki kumaşları düzenlerken buldu onu. Epey gösterişli renkleri olan, kaliteli kumaşlardı bunlar. Zengin bir müşteriden sipariş gelmiş olmalıydı. Gülcan'a da selam verdi etrafı seyretmeyi bırakarak. Ufak iplik parçalarının oluşturduğu toz insanın burnunu kaşındırıyordu.

"Kolu altınlarla dolu bir hanım müşterinin siparişi olmalı bunlar" dedi ufak bir gülümsemeyle. Poşeti hâlâ elindeydi ve oturacağı sofanın üstü dolu olduğu için ayakta bekliyordu. Gülcan'ın aceleyle ve biraz da telaşla toparlanmasını bekledi.

"Mal mülk sevmem diyen Azize'nin bile aklına kazınmış demek ki hanımefendinin altınları."

"Belli bir kişiden bahsetmiyordum aslında. Ama söyleyiş tarzına bakılırsa sözünü ettiğin hanımı aklıma kazıyacak kadar gördüm. Bir düşünelim, kim olduğunu." Gülcan bu çıkarımdan memnun olmasa da Azize ortak tanıdıklarını düşünmeye başladı. Amcasının kızının ima ettiği kişi gözünün önüne geldiğinde irkildi. "O olamaz değil mi?" dedi birden.

"Şükriye hanımı kastediyorsan, ta kendisi."

"İyi de onunla olan muhabbetinizi sonlandırdığınızı zannediyordum." Azize bıraktı elindeki poşeti. Hızlıca Gülcan'ın yüzünü görebileceği bir açıda yatağın kenarına oturdu.

"Ben de bilmen gereken hiçbir şey olduğunu zannetmiyordum Azize. Ne bu merak? Sana soğuk nevale dediler, bir türlü aralarına almadılar ve beni beğendiler diye kadından böyle kaçılması gereken biriymiş gibi bahsedemezsin." Azize bu sözlerden sonra gülmemek için kendini zor tuttu. Dışlanmamıştı, kaçmıştı onlardan. Birkaç saatlik misafirlik süresinde bile katlanamamıştı Şükriye hanım ve yakınlarına. Alçakgönüllü görünüyorsa da gösteriş meraklısı olduğu dikkatli bir gözlem neticesinde anlaşılıyordu. Kibar diye nitelendirilen tavırlarında kibir vardı. Övüyor gibi gözükürken iğneliyordu ve Azize o gün kadına kızmaktan çok çevrede kimsenin bu duruma tepki göstermemesine şaşırmıştı.

Gülcan, genç kızın yüzünün renginin değiştiğini görmekten keyif aldı. "Diktiğim elbiseleri ve etekleri çok beğendiği için bu kumaşları bana getirdi. Yakında bir düğüne katılacakmış. Epey zengin insanların olduğu bir düğün. İstanbul'dan kıyafet getiren bile olacakmış. Ama..." Omuz silkti gururunu okşayan övgüleri hatırlayınca. Dudağında hülyalı bir gülümseme vardı. "Bu kumaşları bana emanet etmeyi seçti. Benim terziliğime güveniyormuş ve düğünde kızlarının ve kendisinin elbiselerinin en güzelleri olacağını düşünüyormuş. Bu büyük bir sorumluluk Azize... Yine de altından kalkabileceğime eminim. Benimle ilgileniyorlar, gayet kibarlar. Bir iki kere bizi ziyarete geldiler ve geçen hafta da bizi evlerine davet ettiler. Gerçi köyün en uç noktasında, dik bir yamaçtaydı evleri. Yürümek zordu. Arabaları vardı ama bizim için gönderemezlerdi tabi. Evlerini bir görseydin... Biz zenginiz diye bağırıyordu her mobilya."

AZİZE (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin