7.

535 104 110
                                    


Körfez

The Gulf'ün açılışına son sekiz gün kalmıştı. Her yere açılış için reklam vermiş, süsleme için organizasyon şirketiyle ve açılış akşamında sahneye çıkması için ünlü bir şarkıcıyla anlaşmıştı ancak tadilat bitmek bilmiyordu. Patronların, kimseyle dalaşma, dikkat çekme ihtarı ona pahalıya patlıyordu. Her hafta bir hastalık, cenaze bahanesi uydurup üç haftadır işi sallayan ustaları mesela iki gün önce değil, üç hafta önce dövseydi şimdiye dek çoktan bitmiş olurdu. Hala içeride elektrikçiler çalışıyor, avizeler asılıyor, spotlar takılıyordu. Klimacı dışarıda motorları monte ediyor, üst kattaki ofisinde iki kadın temizlik yapıyor, sigara içilen bölümün otomatik cam tavan ve cam balkon sistemlerindeki arıza için bir ekip merdiven üstünde camlarda çalışıyordu.

Parayı peşin alıp işi teslim etmeye gelince taksitçi kesilen ustalardan illallah etmişti ve sonunda belindeki silahla sanayi sitesinde mekân basıp adam dövmek en kesin çözüm olmuştu. Şimdi kimi arasa, emret ağam paşam, hemen hallederiz diyordu.

Eleman ilanlarına başvuranlarla o gün kendisi yerine Nedim görüşüyordu. Sağda matkap gürültüsü, solda elektrik süpürgesi sesinin altında insanlarla konuşmakta zorlandığını anlayıp eliyle bahçeye gelmelerini işaret etti. Nedim, filmli camın ardından onu görmedi. Bir sigara yakıp camcıları bir kaç dakika seyretti.

"O patronun olacak yavşağa söyle, bu tavandan içeri bir daha yağmur suyu girerse tüm çıtalarını aynen ona monte edecem!"

Elemanlar "Tamam abi." Dediler.

Aşçı, barmen ve şefleri kendisi işe almıştı. Son iş görüşmeleri garsonlar için yapılıyordu ve Nedim'e,
"Sen hallet aga, ince eleme kim geliyürse al hatta yedekli al ki zaten bırakanlar olacak ortada kalmayak." Diye tembihlemişti.

İçerideki görüşmeden çıkan genç kızı ve yanındaki 45 yaşlarındaki adamı görünce dikkatle baktı. Kızı daha önce görmüştü.

"Siz!" Dedi, mekândan ayrılmak üzere geldikleri Tempra marka arabaya yönelen adam ve kız durdular.

Arca hayretle kıza baktı, Batuhan Karadeniz'in liseli sevgilisiydi. Burada ne işi vardı? Yanındaki adama döndü,

"Hayrolsun birader?"

"Kısmet değilmiş birader. Patron olmaz dedi. Kızımın okul saatleri uymuyormuş. Yaz tatiline şurda bir ay kaldı, tatile kadar okul çıkışı idare et dedim ama. Patron dinlemedi."

Arca, bakışlarını tekrar üzerinde lise formasıyla saç baş dağınık, yüzünde yine aynı donuk ifadeyle dalgın dalgın bakan sarışın genç kıza çevirdi. Gözlerinin altındaki koyu halkaların zannettiği şey olmamasını umdu fakat muhtemelen bağımlının biriydi. Arca bu tipleri çok görmüştü, bağımlıları yüzünden hangi maddeyi ne kadar kullandığını anlayacak kadar tanırdı. En iyi ihtimalle kırmızı reçetelilerden sabah akşam 50'şer miligram! Genç kızın ters kalp şeklindeki ince yüzünde, yanaklarında hatta dudaklarında bile hiç renk yoktu, benzi sapsarıydı. Saçları da sarıydı, hastalıklı görünüyordu. Aslında yüz hatları itibariyle çok güzel bir kızdı.

"Sen babası mısın?"

Adam başıyla onayladı. Arca kızla ilk kez konuştu,
"Daha önce garsonluk yaptın mı?"

"Yok."

"Yaş kaç?"

"19." Dedi baba kız aynı anda, sözleşmiş gibi.

Arca iki adımla yaklaştı, adamın tepesine dikildi.
"Yalan söyleme lan! Sgk girişi için evrak istenecek, kızın yaşı küçükse belli olacak."

HARBİNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ