28

470 102 131
                                    

(Selamlar🌹 Yeni kapağı şöyle iliştireyim de büyük halini görün.)

  ~~~^~~~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


  ~~~^~~~

Gündüzleri uzun, heyecanlı ve sarı sıcak, geceleri kısa, tutkulu ve mavi serin. Gelsin diye iple çekilen fakat bastırdı mı, buhranıyla, hafakanıyla geçmek bilmeyen, otuz beş derecede seyreden uzun öğleden sonraları gibi sinekli zamanlar. Tuz gibi bej rengi kumlardan, lacivert ufka bir hasır şapkanın altından bakarken buzlu dondurmanın damakta bıraktığı o tat... Bildikleri en güzel, en sıra dışı yaz, birlikte geçirdikleri o yaz mevsimiydi zira gençlik, ömür denen zaman çizgisinin yaz dönemi sayılırdı. Zaten en tatlı meyveler de yazın yetişenler değil miydi? Büyüme sancısı, yaz günü betonarmelerin arasına sıkışmış, yapış yapış terden bunalan şehirli bir fukara için ne kadar zul ise; gençlik aşkı da, şıpıdık terliği ile begonvil örülü caddelerden denize inen yazlıkçı misali ferih fahurdu.

Körfez havası memleketine benzemese de, yaz sonuna doğru Adanalı'nın sıcağa olan söylenmeleri, alışkanlıktan olsa gerek, oldukça yaratıcı küfürlerle sürüp gidiyordu. Ağustos ortasında bir sabah uyandığında, 'Yaniyürük Allahıma! Terden yatağa portrem çıkmış! Eyyamını ayrı, bahurunu ayrı sikeyim!' diye söyleniyor, günde beş kere duş alıyor, evdeki ve kulüpteki klimaları 24 saat boyunca 18 derecede çalıştırıyor ve yarasalar gibi gündüz dışarı çıkmıyordu. Adem Amca ve Yaren Leylek vedalaştığında, Arca normal dengesine kavuşacaktı.

Meyil, hayatında onun kadar sıcağa söylenen bir başkasını daha görmemişti. Hele birkaç günlüğüne işleri için Adana'ya gittiğinde sesi telefonda bile barut kokuyor, en sinkaflı küfürlerine güneşi özne yapıyordu.

'Yeter yıkanma artık! Şu klimaları da kıs, bu kadar deodorant sıkma! Ozonu deldin ozonu! Küresel ısınmayı tek başına arttırdın, eriyen buzulları da düşün, yazık değil mi penguenlerle kutup ayılarına?' diye, adamın söylenmelerine karşı çıkıyordu.

Oysa Arca şaka yapmıyordu. Ne kadar komik olsa da gülmeyeceği iki şaka türünden birisi polis diğeri de yaz sıcakları hakkında olanlardı. Kırmızı çizgileri çok netti! Sıcak hava ve polis şakaya gelmezdi...

Meyil ve Ece, 15 Ağustosta dershaneye başladılar. Üniversiteye hazırlık için yoğun bir çalışma programı onları bekliyordu ve ikisi de artık işin ciddiyetinin farkında olarak düzenli çalışmaya kararlıydı. Meyil, dershanenin ilk günlerinde okuldan arkadaşlarının kendisine tuhaf bakışları ve okulu bıraktığı için yadırgayan sözleri ile karşılaştıysa da kimseyi umursamadı. Kendisi son üç ay içinde eski okuluna ve hayatına dair her şeye sünger çekmiş olsa da, diğerleri onu son gördükleri haliyle hatırlıyor, konuşuyor, takip ediyorlardı. Herkes, Batuhanla ayrıldıklarını, Meyil'in gece kulübünde şarkıcılık yaptığını, Batuhan'ı patronuyla boynuzladığını, Arca'nın belalı bir tip olduğunu, Batuhan ve Arca arasında defalarca kavga çıktığını; Meyil'in, annesinin evini terkettiğini biliyor ve arkasından fısıldaşıyordu.

HARBİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin