12.

518 93 167
                                    

Selamlar canlar,
Upuzun bir bölümle geldik bakalım The Gulf'ün açılışında bizi neler bekliyor. Profilimde bölüme ait bir youtube dinleme listesi var, okurken dinleyebilirsiniz. Beş bin küsür kelime yazdım, yorum sınırı koymak istemiyorum, herhalde bu kadar uzun bir bölümde paragraflara pek çok yorum gelir;)
Keyifli okumalar ve dinlemeler olsun. :*

...
The Gulf'ün açılış gecesi için tüm çalışanlar ve orkestra öğlende mesaiye başladı. Yoğun bir tempoda herkes bir yerlere koşturuyor, mutfak harıl harıl hazırlık yapıyor, garsonlar masa düzenini hazırlıyorlardı. Kapıya tebrik için sürekli çelenkler ve çiçekler geliyordu. Ferman Tanrıöver başta olmak üzere, Yasin Tanrıöver, Arca'nın mekanı kurarken tanıştığı bazı iş insanları ve belediye başkanı adayı olarak Mehmet Karadeniz çelenk göndermişti. Çelenklerin en büyük ve gösterişli olanı ise mekanın camlarını yapan cam balkon sistemi firmasının sahibinden gelmişti. Arca adamla önce kavga etmiş sonra birbirlerine gide gele kanları ısınınca ise ahbap olmuştu. Adam ailesi ve esnaf arkadaşlarıyla 16 kişilik masa rezerve ettirmişti.

Çelenklerin arasında Arzu Mercan ismini görünce yüzünü kırıştırdı. Ayrıca aynı isimle ofisi için şık bir tropik bitki gönderilmişti. Gelen nota kısaca bakıp cebine attı.
"Vay vay, hanfendi teşrif edeceğine çiçek göndermiş!" Diye söylendi.

Nedim beyaz zambaklardan oluşan güzel çelengi başıyla işaret ederek "Kaldıralım mı?" Diye sordu.

Arca şöyle bir baktı. "Kalsın, kalabalık yapıyür." Dedi.

Orkestra ses sistemiyle son provayı almak için hazırdı. Repertuvarı, Özgür hazırlamıştı fakat Meyil kendisinin solo okuyacağı şarkıları çok demode bulduğu için aslen pek beğenmemişti. Arca'nın talimatıyla hazırlanan listeler herkesin ezbere eşlik edebileceği, yıllara meydan okuyan çok bilindik hafif pop eserlerden oluşuyordu.

Meyil'e verilen beş şarkı da, klasikleşmiş birbirinden efsane olmuş şarkılardı fakat sanki istediği çıkış için yeterli güçlü etkiyi veremeyeceğini düşünüyordu. Yine de provalarda elinden geleni yapıp her sözü ve notayı ezber etmişti. Belki birini değiştirmesine izin verselerdi daha iyi olurdu ancak Arca, birkaç gündür ortalarda görünmediği için onunla konuşamamıştı. Nedim, onun Adana'ya gittiğini söylemişti. Özgür zaten dediğim dedik birisiydi ve Meyil'in önerilerini hiç dikkate almıyor, ona sürekli sen acemisin diyordu.

İki gün önce Nedim, Meyil'i alışverişe götürmüştü, annesiyle birlikte lüks mağazalarda dolaşıp birkaç elbise ve ayakkabı satın almıştı. Sahne giysileri elbette satın alınmadan önce fotoğraflanıp patrona iletilmiş, onun onay verdikleri seçilmişti.

Meyil ilk gece için Arca'nın seçtiği çok şık ve çok pahalı bir beyaz elbise giydi. Dizlerinin üstünde, kalın askılı, V yakalı elbise; ince bedenine tam oturuyordu. Kalın kumaştan dikilmiş elbisenin jakarlı kumaşı kendinden inci beyazı parlak ipliklerle hafifçe parıldıyordu. Alışveriş merkezindeki en pahalı mağazadan alınan elbisenin kalıbı, kumaşı ve dikişinden kalite akıyordu, şık ve elegan bir stili vardı. Kalıp olarak çok sade ve klasik hatta genç kıza göre kırk yaş işiydi ancak üzerine giyince kendisini Avrupalı bir prenses gibi asil ve şık hissetti. Açık renk ve hafif ışıltılı dokusu yaşının tüm duruluğunu ortaya çıkardığı için memnun oldu.

Diz üstü kalem elbisesinin altına inci beyazı yüksek topuklu bilek bantlı yine çok pahalı marka ayakkabılar giydi. Provası bitince kuliste annesine saçlarını yaptırdı. Saçlarının maşalanıp ensesinde at kuyruğu toplanmasına da Arca karar vermişti. Kuliste tepelerine dikilip şurası şöyle burası böyle diye talimat veren Arca'ya, Meyil gözlerini devirip dururken Sibel,

HARBİWhere stories live. Discover now