Adsız Bölüm 17

61 12 5
                                    

+18 Sahneler vardır !!! Herkese iyi okumalar 

Bu arada fazla sevişme sahnesi var ben de farkındayım ve cidden rahatsız etmeye başladı arka arkaya gelmesi o yüzden kusura bakmayın ama orijinalinde hikaye 10 bölüm olduğu için büyük ihtimalle sevişme sahneleri sürekli arka arkaya geliyor

Hoseok, Namjoon'un odasını koruyan askerlere "Bir saat kadar sonra onu kontrol etmek için döneceğim," dedikten sonra Veliaht Prens'in dinlendiği ve rahatsız edilmemesi gerektiği konusunda onları uyarmıştı.

Kedi iblisi ortadan kaybolmuştu, bu yüzden General sarayda devriye gezerek bir bilgi kırıntısı bulana kadar her muhafızı kontrol ediyordu.

Hoseok "Batı bahçelerine doğru gidiyor gibi görünüyordu, General." diyen muhafıza başını salladı. 

Yoongi daha önce lord ile olan konuşmalarında düşüncesizce hareket etmişti: kedi iblisinin Namjoon'un sevdiği kişiye asla zarar vermeyeceğini biliyordu ama zavallı Seokjin bu olaydan dolayı sarsılmış görünüyordu.

"Min Yoongi-ssi," diye seslendi Hoseok, bahçeleri incelerken pelerini arkasında sallanıyordu. Köşk boştu: gölet ve taş bank da öyle. Hayal kırıklığına uğrayan Hoseok, kızıl çam ağacının altında uzanan bir figür görene kadar parmaklarını saçlarında gezdirdi.

"Yoongi hyung " diye iç geçirdi Hoseok, ileri doğru hareket ederek. 

Kedi iblis onu fark edip miyavladıktan sonra kaçmak istercesine sıçramıştı ama General çok hızlıydı. Zayıf olmasına ve Yoongi kadar çevik olmamasına rağmen, boyunun yanı sıra ordudaki eğitim yıllarından kalma kasları da vardı. 

Yoongi'yi ağacın gövdesine sıkıştırmak kolaydı, elleri kemikli bileklerini sarıyordu. "Çekil üstümden," diye tısladı Yoongi, Hoseok'a doğru vurmaya çalışsa da yerinden kıpırdamamıştı. 

General sırıttı ve aradaki mesafeyi kapatarak göğüs göğüse gelmelerini sağladı, böylece kedi iblisinin tekmesi işe yaramaz hale gelmişti.

Hoseok "Seni bu kadar kızdıran ne, kedicik?" diye alay ettiğinde Yoongi'nin gözleri kararmış ve dişlerini göstermeye çalışmıştı ama General sadece gülüp uzanamayacağı bir yere eğildi.

Hoseok, "Sorun yok hyung," dedi. "Seokjin-ssi ona gitti. Namjoon'un iyi olduğuna eminim."

"Şimdilik," diye kaşlarını çattı Yoongi. "Ama seviştiklerinde ve Lord tekrar eve döndüğünde ne olacak? Joon-ah paramparça olacak."

Hoseok, "Hadi ama, sandığın kadar zayıf değiller," diye cevap verdi. "Eminim bir yolunu bulurlar. Seokjin ona gerçekten değer veriyor, biliyorsun."

Yoongi ikna olmuş görünmüyordu. General mırıldanırken öne eğilip burnuna ufak bir öpücük kondurdu. Kedi iblis kızarıp tekrar kurtulmaya çalıştığında tasmasındaki zil şirin bir şekilde tıngırdamıştı bu yüzden Hoseok dayanamayıp uzanıp zili çekiştirdi. 

Yoongi bu hareket karşısında nefesini tutmuş, ağaca yaslanarak donakalmıştı.

"Hoşuna mı gitti ?" 

Hoseok sırıtarak bir parmağını ipeğin altından geçirip çıplak teni okşadığında Yoongi ona karşı ürpermiş, gözleri kapanmış, dili dudaklarının arasından dışarı çıkmıştı. 

Yoongi acınası bir şekilde Hoseok'un göğsünü itmeye çalışarak, "Kes şunu," diye itiraz ettiğinde General kalçasına sert bir şeyin çarptığını hissetti ve kedi iblisinin çoktan tahrik olduğunu görünce şaşırarak aşağı baktı.

"Tüm gereken bu muydu, kedicik?" 

Hoseok kıkırdayarak dizini Yoongi'nin bacaklarının arasına soktu. İblis inleyip utanmazca sürtünürken yanakları oldukça pembeydi ve Hoseok emmesi için başparmağını Yoongi'nin ağzına itmişti.

DRAGON EYES {NAMJİN}Where stories live. Discover now