Ölümün Sessiz Çığlığı

27 13 0
                                    

“Bazı ölümlerin çıkardığı ses çok fazla olurken bazıları ise sessiz çığlığı tercih ederdi.”

Atacan’ın gözleri bana bir şeyler anlatmaya çalışırken onu umursamamaya çalışıyordum. Kendime öğrettiğim şeyler es geçemezdim, eskisi gibi değildim. Bir bakışa kanacak kadar aptal hiç değildim. Gözler yalan söylemez derler, bu tamamen yalan bana göre. Gözler en büyük yalancılardır çünkü insanlar gözlere çok çabuk kanarlar.

Bakışlarını değiştiriyor bazen insanlar, kendini bir şeylerden aklamak için değiştiriyorlar. Sevdiğine inandırmak için değiştiriyorlar, kandırmak için değiştiriyorlar. 

Rüyam aklıma geldi o an, Atacan'ın beni öpmesi geldi. Sadece rüya değildi, hissetmiştim resmen. O sıcaklığı, kalplerimizin atışını, gözlerindeki ifadeyi, nefesini hissetmiştim. Yine de her şey bir rüyaydı, belki de kabus ama önemli olan bunların gerçek olmayışıydı. 

Atacan'ın az önce güzel olduğumu itiraf etmesinden sonra bir şey dememiştim, susmak şuan için aptallıktı. Bir şeyler söylemeliydim. Konuşmaya başladım, belki de saçmaladım önemli değil ama bir şeyler söyledim..

“Teşekkürler Atacan, beni güzel bulduğunu söylediğin için. Dalga geçmeni umardım tekrar karşılaştığımızda. Nasıl oluyorsa tam tersi güzel olduğumu söylüyorsun.”

Dalga geçer gibi kurduğum cümleler onu kırıyordu, zaten ben de kırılsın ve üzülsün istiyorum. Yaptıklarının pişmanlığını en derinlerine kadar hissetsin istiyorum. Saatlerini harcasın beni düşünmek için, kendini kemirsin istiyorum. 

“Güzel olduğunu düşündüm ve söyledim, lütfen geçmişi açma artık.” Korkutucu bir bir sakinllikle cevap verdim. “Geçmişte senin açtığın yaralar kapanmadan ben de geçmiş konusunu kapatmayacağım,” duraksamamla üzerimde kimliğini bilmediğim bir bakış hissettim. O an Atacan konuşacak gibi oldu fakat izin vermedim.

“İyi günler Atacan.” Tunç’un arkamdan baktığının farkındaydım, doğrusu hiç mi hiç umrumda değildi. Ne düşüncesi ne de dedikleri bundan sonra beni etkileyemezdi.

Bars’ın sınıfının önüne gittim ve beklemeye başladım. Bir süre sonra ders bittiğinde sonunda Bars da çıkmıştı. Hemen yanına gittim ve selam verdim. Hiçbir şey demeden konuşmaya başladı Bars.

“İçimde çok kötü bir his var Elfida, ne olduğunu bilmiyorum ama bir şeyler olacakmış gibi hissediyorum.” Dediği şey sık sık benim de başıma gelirdi ve her seferinde gerçekten çok kötü şeyler olurdu.

“Yalnız değilsin, aynı his bende de var. Yine bir şeyler olacağına eminim. Ama bu sefer gerçekten çok büyük bir olay olacak, hayatımız baştan aşağı etkilenecek. Sanki en çok sen etkilenecekmişsin gibi Bars. Dikkat edelim kendimize ve birbirimize çünkü ben çok korkuyorum.”

Bars güven vermek istercesine başını salladı. Ardından bana yardım etmek için tekerlekli sandalyemi ittirerek “Hedefimiz kampüs bahçesi, ileri!” diye bağırmaya başladı. Bu çocuk deliydi ama ben ondan daha deliydim. Ben de bağırmaya başladım. “İleri, marş!” 

Gülerek bahçeye çıktık. Ervin bahçedeydi, bizi görür görmez sırıtarak yanımıza geldi. Bu sırıtış imalı bir sırıtış değildi, bizi yakacağını belli eden bir sırıtıştı. Bars’ın geldiğini bilmiyordu. 

“Oo, Barlas Bey hoşgeldiniz. Zahmet edip bize de söyleseydiniz gelirdik yanınıza.” Gülümsemesi bir karadeliğe kaçmış gibi oldu, gözleri de kırgınlıkla parladı. “Ben seni beklerken sen haber bile vermeden geliyorsun Barlas, görmesem söylemeyecektin sanırım.” Barlas pişmanlıkla konuşmaya başladı.

Tekrar KarşılaştıkWhere stories live. Discover now