pasa hazretleri

443 60 23
                                    

Zaman atlaması! Lino üç buçuk yaşında!
.
.
.

"Efendim Chang."

Tek elinde patlıcana batırılmış çatalı tutarken diğer eliyle çalan telefonu açıp kulağına götürdü Chan. Bir yandan da çatalı yemesi için masada hemen çaprazında oturan küçüğün kendinden  kaçırdığı dudaklarına bastırıyordu.

"Nabersiniz abisi?"

"İyi sayılırız sanırım."

Hattın karşısından gelen Changbin'in sesine odaklanmaya çabalarken kendisine kaşlarını çatarak bakan ufaklığa yemeğini yedirmeye çalışıyordu.

"Bebeğim açar mısın ağzını lütfen"

"Ne."

Changbin olanları anlamakta zorluk çekerken Chan ısrarla ağzını açmayan Minho'ya bakarak çatalı tabağa bırakmış ve iç geçirmişti.

"Minho'ya yemek yedirmeye çalışıyorum. Sen niye aramıştın?"

Changbin arkadan gelen seslerden uzaklaşıp "Bugün dışarı çıksak diyoruz" diyerek cevaplamıştı onu.

"Sende durumlar nasıl sormak için aradım."

Ufaklığın duyduklarıyla beraber çatılmış kaşları eski haline gelmiş meraklı gözlerle Chan ve Changbin'i dinlemeye koyulmuştu.

"Nereye çıkıyoruz?"

"Uzun zamandır beraber içmedik. Bir kaçamak olsun dedik. Ne diyorsun, Minho'yu Seungminlere bırakıp gelebilir misin?"

Minho'nun kaşları duyduklarıyla tekrar çatılmış dudakları memnuniyetsizce büzülmüştü. Kollarını da birbirine bağlamasıyla Chan onun tavrının farkına varmış çaktırmadan içten içe tatlılığına gülmüştü.

Küçük olan Chan'dan ayrılmaktan hoşlanmıyordu. Öyle ki büyüğünün işlerini halletmek için onu Seungminlere bıraktığı günlerde ise oldukça huysuz oluyor ve Seungmin ve Jeonginin burnundan getiriyordu.

Chan ensesini kaşıyarak cevap verdi arkadaşına.

"Bilemiyorum Chang, Minho'ya sormam gerek."

Küçüğün gözleri parladı duyduklarıyla. Heyecanı yüzünden olurken minik dişlerini dudaklarına geçirmiş gülümsemesini gizlemeye uğraşıyordu. Chan kendisine zorla patlıcan yedirmeye çalıştığı için küsmüştü ona, tavrını korumalıydı.

Telefonu  kulağından uzaklaştırmış, masaya yaslanarak ufaklığa doğru yaklaştırmıştı vücudunu. Tek eliyle küçüğün çenesinden tutarak yüzünü yüzüyle hizaladı.

"Bebeğim, bugün diğer hyunglarınla dışarı çıkacağım."

Çenesini baş parmağıyla okşayıp devam etmişti.

"Seungmin ile kalmak ister misin?"

Minho birkaç saniye duraklamış ardından kafasını hafifçe iki yana çevirerek reddetmişti onu.

"İstemiyorum Channie. Burda kal"

Harfleri yutarak konuşması ve kedi yavrusu gibi bakan gözleri Chan'ın kalbini tutmasına sebep olurken çenesinde duran eline yanağını sürtmesiyle, küçüğün tatlılığı yüzünden öleceğini sanmıştı.

"Peki kalırsam yemeğini yiyeceğine söz veriyor musun?"

Gözleriyle tabakta kalmış birkaç parça patlıcanı işaret ettiğinde Minho yüzünü buruşturarak tabağına bakmış zorlukla da olsa kabul etmişti teklifini. Tabiiki Chan bunun o anlık bir söz olduğunu bilmediğinden keyifle gülümsemişti.

take to heart, minchanWhere stories live. Discover now