gunaydin amk

366 56 12
                                    

!önceki bölümden devam!

.
.
.

Güneşin parlak ışınları aralık perdelerin arasından odanın içerisini doldururken Chan uykusundan rahatsız edici ışık yüzünden ufak ufak sıyrılmıştı. Yoğun baş ağrısı gözlerini bile açmasına izin vermediğinden kaşlarını çatıp yüzünü buruşturmuştu.

Gözleri açık olmasa da bilincinin yavaş yavaş açılmasıyla göğsünün üzerinde alışkın olduğu ağırlık çoktan yüzünde büyük bir gülümseme oluşturmuştu. Minho olduğunu çenesine değen saçlarından ve de kulağına gelen mırıltılardan anlayabiliyordu Chan.

Zorlukla göz kapaklarını araladığında ise karşılaştığı manzarayla onu gerçekten özlediğini farketmişti. Haftalardır birlikte uyumamışlardı Minho ile. Birbirlerinden utanıp çekinmeleri yüzünden. Şimdi ise rahatladığını hissediyordu Chan. Daha bilinci bile doğru düzgün açılmamışken.

Kirpiklerine değip onu rahatsız eden saç tutamlarını parmaklarıyla geriye itti önce, yüzünü izledi biraz. Gözlerine bakmamaya çalıştı genç adam, biliyordu ki küçüğü uyurken göz kapaklarında bakışlarını gezdirdiğinde hemen rahatsızca kıpırdanır dakika geçmeden de uyanırdı.

Uykudan ve biraz da alkolden dolayı şişmiş yüzü oldukça tatlı duruyordu Chan'a göre, teni biraz olsun ödem toplayınca yanaklarındaki ve göz altlarındaki boşluklar dolmuş teni dolgun ve pürüzsüz bir hal almıştı. Sıcaktan dolayı terlemiş saç diplerinin yaninda kızarmış yanakları da sevimliliğine sevimlilik katıyordu sanki. Derin ve içten bir gülümseme sundu Minho göremese de.

Parmakları kulağının arkasındaki siyah tutamlarda gezerken baş ağrısı daha da keskinleşiyordu, bilinci artık tamamen açılmıştı ki dün gece olanlar zihnine dolduğunda eli havada asılı kaldı. Grammy, kutlama, bar, içmek,Dj Jisung, direk dansı yapan Hyunjin, birkaç kadeh, sarhoş Minho, beklenmedik öpücük ve sırtını boydan boya kaplayan kusmuk...

Birkaç saniyeliğine dondu öylece. Minho'nun bakışları, gülüşü, sarılışı...en son da farkında olmasa dahi aniden dudaklarından öpüşü geçti film şeridi gibi gözlerinin önünden.

Derince yutkunup, elini yavaşça kendine doğru çekti. İçinden telkin etti sonra, 'sorun değil sarhoştu' dedi kendi kendine. Zaten sorun Minho'nun onu öpmesi değildi ki, oğlan ona hep sarılır, öperdi. Minho'nun sevgi dili temastı bir kere, sevgisini göstermeden duramazdı ki.

Belki de sorun kendi tepkisiydi onun için. Farklı olması rahatsız etmişti onu.

Küçükten uzaklaşıp tekrar yasladı kafasını yastığına, azıcık kendini geri çektiğinde de oğlanın vücudu yatağa serilmişti böylece. Uyanıp uyanmadığını kontrol etmek için nefesini dinledi bir süre. Düzenli aralıklarla kulağına vuran havayla da uyanmadığını anlamıştı.

'Acaba hatırlayacak mı' diye geçirdi içinden. Minho ilk kez içtiğinden alkole karşı nasıl olduğunu bilmiyordu Chan. Merak ediyordu o yüzden, ki hatırlarsa ne olur diye düşünüyordu haklı olarak. Yine utanır mıydı mesela, yine aynı evde birbirlerinden kaçmak zorunda kalırlar mıydı.

Kendi kendine göz devirdi Chan. Çok fazla düşünüyordu, ne zaman insanlar hakkında bu kadar düşünür olmuştu gerçekten. Ki Minho umursamayacaktı bile, yanlışlıkla olmuş bir şeydi sonuç olarak.

Sıkıntılı bir nefes vererek diğer tarafa dönmek için hareketlendi, üzerine yattığı tarafı ufak ufak karıncalanırken gözlerini açmadan sağ tarafa doğru çevirmişti bedenini.

"Günaydın Hyung."

Beklemediği o anda duyduğu Minho'ya ait olmadığına emin olduğu sesle gözleri şaşkınlıkla açılmış, gözlerinin açılmasıyla beraber hemen dibinde gözlerine bakan gözler ve ürkütücü bir şekilde gülümseyen surat yüzünden bağırarak yerinde sıçramıştı.

take to heart, minchanWhere stories live. Discover now