xxxii

440 60 151
                                    

ulan bes gun olmus neredesin oc ceylin diyebilirsiniz amma velakin 2.3k kelimelik duz yaziylan karsinizdayim. yorum yaparsaniz beni cok mesut edersiniz. yorumlarinizi okumak en buyuk eglencemdir cunku. hadi bb.

******************************

hyunjin

jeongin'in yanındaki sandalyeye oturmuş onun makyajını bitirmesini bekliyordum. her ne kadar güzel göründüğünü söyleyip dil döksem de bir türlü güzel olduğuna ikna edememiştim onu. öyle ağır bir makyaj yapmıyordu, yüzündeki izleri kapatmış ve dudağını lipbalmla pembeleştirmişti sadece ama yarım saat uğraştı bunun için.

"oldu gibi... şuradan belli oluyor mu yara izi?"

olumsuz mânâda salladım kafamı.

"sıkıldın mı? gerçi yarım saattir şununla uğraşıyorum, haklısın."

onu uğraştıran da bendim. sıkılmaya hakkım yoktu ki. kapatmaya çalıştığı yaraların açılmasına ben vesile olmuştum, oturup paşa paşa bekleyecektim. ona her baktığımda daha da mahcup oluyordum. beni böyle iğrenç yara izleri yüzünden değil güzel anılarla hatırlamalıydı ve bunun için her şeyi yapmaya hazırdım. 5-10 dakika beklemek çocuk oyuncağıydı.

"böyle yakından belli oluyor ama kameradan belli olmaz bence."

"makyaj işinde berbatım. bunların sırası nasıl ki? önce krem sonra fondöten sonra kapatıcı mı? ay hayır, kapatıcı önce miydi? oooff..."

sandalyeye yayılıp geriye attı kafasını. eliyle yüzünü ovuşturdu.

"gel ben yapayım."

teklifimle ellerini çekip bana baktı. biraz gözlerini kırpıştırıp "e oluur." dedi ve bana yanaştı. gülümseyerek masadaki kremi alıp elmacık kemiğinin üstündeki yaraya sürdüm. kapatıcıyı alıp hiç kullanılmamış olan süngerle yaydım yüzüne. geri çekilip gözlerimi kısarak nasıl durduğuna baktım. "fondötene gerek yok aslında..." deyip onu es geçerek pudra sürdüm. ben bunları yaparken o bir yere dalmış, bir şeyler düşününüyordu galiba.

bitirdiğimde çenesinde tutup kendime doğru kaldırdım yüzünü. olmuş mu diye şöyle bir baktıktan sonra gülümseyip makas aldım yanağından. "fıstık gibi oldun."

o da gülümseyerek aynaya baktı ve beğenerek kafasını salladı. "harbiden güzel olmuş. teşekkürler."

hemen telefonumu çıkarıp fotoğrafını çektim bir çırpıda. bunu farkettiğinde kaşlarını çatıp huysuz huysuz baktı.

"niye çekiyorsun ya?"

"bende hiç fotoğrafın yok. açıp bakabileceğim bir tane lazımdı."

cevabımın onu tatmin etmediği "eminim öyledir." diye bakan kısılmış gözleri ve kalkmış kaşlarından belliydi.

"hiç öyle bakma jeongin. evine gizli kamera taktırmadığıma şükret. her an izlemek istiyorum seni."

dudakları bir anlığına yukarı kıvrıldı fakat kendini tutarak hemen geri indirdi. ufacık iltifatlarım ve güzel sözlerime bile ne kadar çok sevindiğini biliyorum ama o bunu bana belli etmek istemiyor, yanımda ciddiyetini ve mesafesini korumaya çalışıyordu.

"bakayım çektiğine..." deyip ekrana uzandı ve çektiğim fotoğrafa baktı. sonra başını "tamam" der gibi salladı ve telefonunu aldı canlı yayını başlatmak için.

"bir daha fotoğrafımı çekmek istersen bana söyle."

"izin verir misin?"

"belki veririm ama izinsiz çekersen dava ederim seni. görürsün o zaman."

entrancing / hyuninWhere stories live. Discover now