2-BU KADINI TİME ALMALIYIZ!

11K 626 95
                                    

Kıvanç Tanyeli

Kadını, yani Akay'ı aldıkları odada Nefes ile boş boş birbirimize bakıyorduk. Karşımdaki sandalyede oturuyordu.

"Komutanım, dosyaya bakmayacakmısınız?" Diye sordu masum masum. Cebimden telefonu çıkardım.

>Nefo'dan 1 yeni mesaj
Nefo: Dosya

Dosyayı açtığımda ilk önce kadının resmiyle karşılaştım. Yüzünü incelerken elmacık kemiğinde ufak bir kesikte gözüm oyalandı. Kahverengi saçları, açık kehribar rengindeki gözleri, hafif aralık pembemsi dolgun dudakları... Resimde fazla oyalandığım içim hemen yazıları okumaya başladım.

Anne ve babasını yıllar önce bir terör saldırısında ölmüş. Onların ölümümden birkaç hafta sonra da Kara Harp okuluna girmiş. Mevzun olduğunda teğmenmiş ve okulu birincilikle bitirmiş. Ancak beni en çok şaşırtan şey Suskun timinde üç yıl görev yapması ve timin komutanı olmasıydı. Büyük bir kaza yüzünden mesleğine ara vermiş.

En son iki ay önce rütbe atlayarak binbaşı olmuş. Aramızda sadece kıdem farkı varmış yani. Oyalanmadan hakkında tutulan raporlara baktım.

İlk eğitmeni olan teğmen Levent uzun uzun hırsından, azminden, zekasından ve gücünden bahsetmişti.

Daha sonra girdiği ilk timin komutanı Şeref yüzbaşı soğukkanlılığını, sessizliğini, işkence ve eğitimlerde gösterdiği başarıları anlatmıştı.

Bunun gibi birçok rapor vardı ancak en çok dikkatimi çeken rapor Orgeneral Alkan'ın yazdığıydı. Albayın yoğun ısrarları üzerine kadını gözlemlemesi, o sırada kadının yaptığı davranışlarla ilgiliydi.

Kadının duygusuz olduğunu söylüyordu. Herhangi bir mimik kullanmadığından ve de dostane tavırlara gösterdiği sert tavırdan söz ediyordu. Her konuda çok yetenekli bir keskin nişancı olduğunu ama bir tim içerisinde gerginleştiği yazılıydı.

"Oha amına!" Hayretle ağzımdan çıkan küfre tepki olarak alnıma kalem fırlatıldı.

"Hastayı rahatsız etmeyin lütfen komutanım." Sadece ters bakışlar attım. O da aynı şekilde karşılık verdi.

"Bu kadını time almalıyız." Dedim sadece. O ise imalı imalı sırıttı.

"Komutanım gözleriniz parlıyor." Ne dediğini anlayamadım. Gerçi suç onundu. Herşeyi yarım yamalak anlatıp benim kalanını tamamlamamı istiyordu.

"Akay komutana bakarken gözleriniz ışıl ışıl. Bence de almalıyız. Hem keskin nişancımız eksikti bizim." Bana attığı kalemi alıp ona fırlattım ancak benden iyi olan refleksleri sayesinde kalemi tam burnunun ucunda tuttu.

"Paslandınız komutanım." Dedi gülerek.

"Güzel bir antrenman istiyorsunuz herhalde, yüzbaşım?" Sırıttı.

"Ama siz bana kıyamazsınız ki komutanım." Haklıydı. Time ceza üstüne ceza vermeme rağmen Nefes asla ceza almamıştı. Bu torpil değildi aslında. Ne yapıp ne yapmaması gerektiğini çok iyi biliyordu. Üstelik birisine ceza verdiğimde sanki cezayı o almış gibi yardım ediyordu. Tabi tim bundan faydalandığı için ona yasak koymuştum.

"Ben kıyamam ama itler kıyar." Dikleşti, çenesi kasıldı. Haklı olduğumu biliyordu. Daha doğrusu hepimizden iyi biliyordu. Ne de olsa onların elinde altı ay esir düşen oydu. En acısı da bize onu kurtarmak için izin verilmemişti. Adamın biri onu karargahın önüne bırakmıştı. Kimse onu görmemişti, işin tuhaf yanı da buydu. Zaten Nefes de baygındı. Onu getiren kişi büyük ihtimal erkekti. Zaten kameradan baktığımızda da gözüküyordu. Onu bırakan kişi bir de mektup bırakmıştı. Tek bir cümle.

'Lakayıt'ın selamı var.'

Lakayıt hakkında tek bildiğimiz, daha doğrusu rütbesi binbaşı ve üstü olanların tek bildiği onun TSK için önemli bir kadın olduğuydu. Ve özel olarak bildiğim diğer şey de Lakayıt'ın kendi özel ekibinin olduğuydu. Bunu Beşir albay ağzından kaçırmıştı. Nefes'i kurtardığı için Lakayıt'a can borcu ve sonsuz bir saygısı vardı.

Kadından inleme sesleri geldiğinde ikimiz de ayaklandık. Uyanıyordu.

☬☬☬

Akay Gürgen

Omzumda korkunç bir ağrı vardı. Nefes almaya çalıştım ancak canım acıyınca ağzımdan acılı bir inleme çıktı. Zorlukla da olsa gözlerimi açmayı başardım. Sağlam olan kolumdan destek alarak yattığım yerden doğruldum.

"Böyle işin evveliyatını siksinler." Dedim ancak boğazım kuru olduğu için sesim hırıltılı çıkıyordu. Etrafıma bakındım su bulmak için ancak karşımdaki ikili aniden yataktan fırlamam neden oldu. Ancak kolum sızlayınca dişelerimi sıktım.

"Kimsiniz lan siz?" Dedim ağız ucuyla. Aynı şekilde bu ikisini yanlış bir hareketlerinde nasıl etkisiz hale getireceğimi hesaplıyordum.

"Sakin olun binbaşım. Ben Ötüken timinin komutanı Kıvanç." Sakince, tane tane konuşan adamı alıcı gözüyle süzdüm. Esmerdi, tam tipimdi, ama ilgimi çekmedi.

"Aynen," Dedim alayla. "Benim de kanatlarım var zaten." Asker olduğumu ve rütbemi biliyordu. Silahlarım yanımda değildi ve şuan hiç güven vermiyorlardı. Ya Lakayıt olduğumu biliyorlarsa?

Cevap netti. Öldür.

Adam elini arka cebine attı ve bir cüzdan çıkardı. Cüzdanın içinden kimlik kartı alarak bana uzattı. Temkinli bir şekilde kartı aldım.

"Ad/Soyad= Kıvanç Tanyeli
Rütbe= Binbaşı
Kıdemlilik Durumu= Kıdemli"
(Asker olmadığım için bu kimlik kartalrı tam olarak nasıl bilmiyorum çok takmayın)

Gerçekten de askerdi. Üstelik rütbesi benden yüksekti. Daha doğrusu kıdem farkı vardı sadece. Saygıdan ötürü tekmil verdim.

"Binbaşı Akay Gürgen / Hakkari / Emredin komutanım!"

Hakkari kelimesi isteksizce, coşkusuzca çıktı dudaklarım arasından. Benden herşeyimi alan bir yeri sevemiyordum. Ülkemin her karış toprağı için ölürdüm ancak Hakkari ayrıydı. Kendi topraklarım, kendi memleketimdi ancak sevemiyordum.

"Rahat, binbaşım." Rahata geçtim. Kendimi tamamen olmasa da biraz rahat bıraktım. Her an tehlike gelebilirdi.

"Ne olduğunu anlatırmısınız?" Diye sordu elimden gelen tüm nezaketle. Uzun zamandır erkekler arasında yaşayan biri olarak nezaketi unutmuştum. Bu erkeklerden kaynaklı birşey değildi, onlar öldükten sonra hiç aile sıcaklığını hissetmedikçe yumuşaklığı unutmuştum.

"Bir tepede baygın buldum sizi. Sonra da buraya getirdim. Kim olduğunuzu bilmek için hakkınızda ufak bir araştırma yaptım, mazur görün. Çok kan kaybetmişsiniz. Kötü birşey yok ya?" Sesi gereksiz ilgili geliyordu. Eğer arada kıdem farkı olmasaydı yüzümü buruştururdum.

"Görev." Dedim sadece. İnsanlarla fazla muhataba geçmeyi sevmiyordum. Bu doğduğumdan beri böyleydi.

Konuşmak istemediğimi anlamış olacak ki sustu. Sonra da aklına birşey gelmiş gibi dudaklarını araladı.

"Arabanız hastanenin bahçesinde." Anahtarımı uzattı. "Buyurun." Dedi. Anahtarı aldım. Kız da bana cüzdanımı uzattı. Onu da aldım.

"Yardımınız için teşekküler." Dedim ve odadan çıktım. DNA testi sonrasında yaşadıklarım aklıma gelince derin bir iç çektim. Bunu halletmem lazımdı.

LAKAYITHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin