BÖLÜM 18 ɸ birtakım kararlar

44 5 0
                                    

BÖLÜM 18 ɸ birtakım kararlar

            Bulut nihayet kendine geldiğinde nefesi kesilir gibi hissetti. Aklı hala biraz kalmış olmalıydı, lakin Sancak'ta yoktu. Ne olduğunu anlayamaz bir ifadeyle başında dikilen Okyanus ve az ötede cam kenarındaki koltukta bacak bacak üzerine atıp telefonuyla ilgilenen Sancak'ı gördüğünde neler olduğunu hatırlamaya çalıştı.

            Çakal... dedi iç sesi. Çakal, burada. Ankara'da. Belki bu hastanede!

            "Oki?" dedi çatlak sesi. Ağzından çıkan tek kelime bile nefesini kesmişti. Göğüs kafesinde bir acı hissetti. Başını biraz çevirip baktığındaysa kaburgalarının arasından çıkan bir hortum gördü. Takip etti, hortum kan ve su karışımıyla dolu bir fanusa açılıyordu.

            "Shh, yorma kendini. Sancak, doktoru çağır! Geçecek Bulut," Genç kızın yanına yaklaşıp onu telkin edişi vicdanını kamçıladı. "Evine hırsız girdiğinden şüpheleniyorlar. Bina görevlisi daire kapını açık seni de eşikte bilincin kapalıyken bulmuş. Göğüs kafesine darbeler almışsın, akciğerlerini temizlemek için sualtı drenaj yapmak gerekmiş. Göğüs tüpü takıldı."

            Okyanus gitmeli. Okyanus, Çakal'la aynı yere girmemeli. Okyanus...

            "Git," diyebildi sadece. Acı çok keskindi. Bedeni yorgun. Açıklayacak gücü ve cesareti yoktu. Okyanus'u kaybetmemek için onu uzaklaştırmalıydı buradan.

            Sancak birkaç dakikanın ardından doktorla girdiğinde atını ondan yana oynamak istedi. Böylesi daha kesin olurdu. "Gitsin buradan," diyebildi. Sancak'ın onun yüzüne sessiz bir şekilde bakıp baş onayı ve Okyanus'un itirazları eşliğinde çıkışlarını izledi. Doktoru muayenesini yapıp gerekli bilgilendirmeyi yaptıktan sonra geçmiş olsun dilekleriyle odasından çıkarken beraberindeki hemşire hususi bir selam verdi.

            "Cevahir Ana, kurdunu geri çağırıyor."

*

            Okyanus topuklarını yere vura vura arabaya binip kemerini taktı. Kolları huysuzca göğsünde çaprazlanırken Sancak sabır çekip ilerledi. İkisi de nereye gideceklerini bilmiyordu. Okyanus'un bekarlığa veda kutlamasını Bulut'la yapma planları suya düşmüş yetmediği gibi bir de can dostu dediği adam tarafından kovulmuştu.

            Okyanus onun iyi düşünemediğini savunuyordu bu nedendir ki Bulut'un yanında kalmalıydı. Lakin nişanlısı olacak adam onu tuttuğu gibi arabaya bindirmiş ve vefa borcunu ödemesine mani olmuştu.

            "Nereye götürüyorsun beni?" deyiverdi en son, camdan bakarken midesinin bulandığını fark etmişti.

            "Bilmem," Sancak'ın cevabı kısa ancak dürüsttü. "Aklına bir yer gelene dek şehri turluyoruz."

            Okyanus onun ne yaptığını anladığında ruh halindeki kara bulutlar bir anda dağıldı. Yüzünün çok yumuşamasına izin vermeden başını salladı. "Okula gitsem?"

            "Ne okulu, tüm günü hastanede geçirdik zaten?"

            Okyanus ona hak verircesine başını salladı. Yanaklarını şişirdi. "Yemek yiyelim o zaman, çok açım ben." Sancak kısa bir onay verip aklındaki yere gitmek üzere rotasını oluştururken Okyanus kısa bir an için Bulut'u düşünmemeye çabaladı.

            "Sancak," dedi beklenti dolu bir sesle.

            "Hıhı." Odun!

            Bozuntuya vermedi. Hayır, ne olurdu efendim? Deseydi!  

            "Ben sabah annene rest çektim ya-"

            "Bu böyle mi olacak hep?" Okyanus'un aklı karıştı. "Nasıl yani?"

            "Annemden bahsederken hep annen annen mi diyeceksin? Sare yenge diyordun, demeye devam et. Siz yabancı veya iki ayrı taraf değilsiniz." Sancak'ın sözleri Okyanus'un bir kulağından girip diğerinden çıktı. "Sare yengemi seviyorum, Sancak. Üzerimdeki emeğini hiçe sayacak kadar hayırsız değilim. Ama müstakbel kayınvalide adayım Sare Dağlı'nın bana garezi olduğu aşikar."

            Okyanus ciddi düşünceler içerisindeyken Sancak'ın eğlendiğini saklamayışı üzerine oklarını ona çevirdi.

            "Komik mi bu şimdi?"

            "Düşünme şeklin, farklı. Ne var biliyor musun, göründüğünden çok daha eğlenceli birisin."

            Okyanus onun iltifat etme şeklinin bu olduğuna inanmak istedi. Bir parçası Sare Dağlı'ya savaş ilan edip bir diğeri onu kovan Bulut'a ağlarken şimdi Sancak'a kilitlenen bir üçüncü çıktı başına. Yemek yiyebilecekleri ve rahatsız edilmeyecekleri bir restoranda durakladıklarında Okyanus neredeyse açlıktan ölüyordu. Birlikte geçirdikleri günlerde ve ilerleyen zaman da göz önüne alındığında Okyanus'un açlığa toleransının olmayışı giz olmaktan çıkmadıysa da çıkacaktı. Rol kesmeye niyeti de hali de yoktu.

            "Berfu'lar nerelerde? Bir süredir görüşemiyoruz." Sabırsızca siparişini beklerken Sancak'ın ona attığı endişeli bakışlarla omuz silkti. "Daha dün akşam yemekteydik ama onu sormadığımı biliyorsun."

            "O ikisi için işler daha yolunda," Sancak, Berfu & Kusay çiftinin ilişkilerine olmak istediğinden daha fazla dahil olduğundan bu hususta konuşmaya hevesli değildi. İlgilenmiyordu da. Görünen o ki Okyanus konuşacak konu bulamadığı için oklarını bu konuya yöneltmişti. "Berfu'yla ağabeylerini bir araya getirmek zordu ama oldu. Şimdi hm birbirlerine hem de ailelerine uyum sağlama zamanları."

            Okyanus dalgın bir şekilde başını salladı.

            "Bizim ne zaman çocuğumuz olur acaba?" diye soruverdi. "Ben hala gencim ama sen..." diye başlayan cümlesi Sancak'ın biçimli kaşlarının havalanmasıyla nihayete eremedi. "Yaşlı olduğun için söylemedim ama neticede benden dört yaş büyüksün, otuzuna yaklaştın. Belki bir yerlerde işleyen bir kronometren falan vardır?"

            Sancak, parmaklarını dudaklarının kenarına götürür yüz ifadesini gizlerken sandalyesinde hafif yana doğru kaykılmıştı. Bugün Okyanus'u eğlenceli bulduğu bir gerçekti. Asıl merak konusu genç kızın işleri nereye kadar sürükleyebileceğiydi.

            "Biliyorum, kapına ilk dayandığımda bu konuyu açmıştım ve sen mutlu olmamıştın." Sancak bahsettiği anı hatırlamaya çalışsa da öyle bir şey yoktu. "Mutlu olmamış mıyım?" Sesi kinayeliydi. Sonra onun aslında neyi mutsuzluğuyla karıştırdığını fark etti. "Gecenin bir yarısı ortadan kaybolduğunu öğreniyorum, yine. Kapıma dikiliyorsun ve benimle seks yapmak istediğini söylüyorsun," derken masanın altında Okyanus'tan sağlam bir tekme yedi. "Sence de nutkum tutulmuş olamaz mı?"

            Okyanus omuz silkti. "Bilmem, olamaz sanırım. Senin verebileceğini düşündüğüm bir tepki değil. O kadar hazırlıksız olamazsın gibi geliyor."

            "Ama öyleydi," diye itiraf etti Sancak. "Bana göz koyduğunu öğrendiğimde yani." Onun işi tekrar şakaya vurması Okyanus'tan ikinci bir tekme hamlesi doğurmuştu lakin Sancak hiçbir hatasını iki kez tekrarlamazdı. Daha Okyanus'un tekmesi bacağına dokunmadan masanın altından ayaklarını kıvırarak kızın bacaklarını kendi bacaklarına kilitledi.

            "Şöyle yapalım," dedi kaykıldığı yerden öne doğru eğilirken. "Sen ve ben, önce ilişkimize bir bakalım. Nereye doğru gidiyoruz, ebeveynlik hamuru ruhumuzda var mı?"

            "Sonra?"

            "Sonra," dedi siparişleri servise başlanırken. "Sonrasında birkaç şey düşünürüz."

ISIRIK SERİSİ ||EMANET||Where stories live. Discover now