1. VÂVELYA

907 173 437
                                    

Karanlık.
Karanlık kiminin dostu, kiminin kabusuydu. Kulağa bazılarımız için tarifsiz acı bazılarımızın ise tek yuvasıydı. Çünkü insan karanlıktaysa gölgesi bile onu terk eder. Tutsak olurdu. Mahkum olurdu. Ve insanoğlu gölgesi tarafından terk edildiği yeri bilse bile doğru yönü bilemeyecek kadar aptaldır çünkü.

Ne kadar korkunç değil mi?
Bildiğimiz bir yerde kaybolmak, zihnimin en derinliklerinde kaybolmak ve bir daha asla bulunamamak...

Bir okyanus gibiydi karanlık; içinde kaybolduk, kıyıya çıkmak ve yaşamak için mücadele ettik ve en sonunda hepimiz için kaçınılmaz sondu yok olmak. Okyanusun altındaki o dünyadaki enkazın bir parçası olduk hepimiz. Biz hepimiz karanlıktayız ve onun mahkumuyuz.

İclal Kayran da o mahkumlardan biriydi. Karanlık acıydı, gözyaşıydı onun için. Ama kimi zaman da karanlıktan başka sığınacak yeri olmadığının da farkındaydı.

Hiç dayanıklı, güçlü görmezdi kendini ama yeri geldiğinde aslan kesilirdi.
Gülümsemeyi sevmezdi, fakat yarın son günü olduğunu biri söylese kahkahalar atardı.
Ağlamayı sevmezdi, bir karadeliğin içinde olduğunu hissettiğinde feryat figan ağlardı.

Büyümek istemezdi ama büyümek için ağlardı.
Hayattan tiksinirdi, aynı zamanda da hayata, yaşamaya aşıktı.
Sessizdi, sakin kalmayı her ne olursa olsun başarırdı fakat yeri geldiğinde sesini duyurmasını iyi bilirdi.
Bir uçurumun kenarındaydı kimi zaman, gözlerini kapatıp atlayacakmış gibi bedenini serbest bırakırdı.

04.12.2022

İclal

Bulunduğum ortamda etraf çok kalabalıktan uzaklaşmaya çalışıyordum. Ama nafile. İnsanlar heryerdeydi. Saat gece 23.00'tü ve evde olduğum bu saatte bir ödül törenindeydim. Davâ-yı Hukuk Ödülleri'nin töreninde. Her adliyeden gelen avukatlar, savcılar, hakimler...

İnsanların sesleri, kahkahalarıyla doluyordu etraf. Telefonumla ilgilenmeyi bırakmamı zihnim söylüyordu. Söylemiyordu, emrediyordu. Ona itaat etmeye zorluyordu beni.

Derince bir nefes verip telefonu kapattım. Masada çalıştığım adliyeden tek kişi Savcı Gürkan Karabağ idi. O adamla sadece adliyeden tanışmıyordum, çocukken tanıştım onunla. Hayatımın en önemlilerinden biriydi.

Okuduğum üniversitede hukuk bölümü okuyan öğrencilerin sorularına cevap vermek ve onlara tek günlüğüne ders anlatmak için gelmişti.
Gürkan Karabağ yanındaki insanlarla konuşmayı bırakıp bana döndü ve tebessüm etti.

"İclal Hanım, adliyemizde çalışan en kıymetli hukukçularımızdan biridir. Henüz bu kadar genç olduğuna bakmayın, o kadar cesur ki gerçek adaletin yerini bulması için herkesi karşısına alır. Ve bu gece verilecek ödüllerin sahiplerinden biri olduğu çok belli." dedi keyifli bir sesle.

Dedikleri beni iyi hissettirmişti. Yavaşça tebessüm edip konuşmaya başladım; "Saolun sayın savcım, fakat bu ödüllerin sahipleri kim olacak, henüz belli değil." dedim normal bir tonda.

Ben bu lafları söyledikten sonra bizimle aynı masada oturan sarışın, mavi gözlü kadın konuşmaya başladı: "Elbette bu gece kimin ödül sahibi olacağını bilemeyiz. Biz yıllardır bu kadar çalışmamıza rağmen bu genç yaşında bunları başarman her yiğidin harcı değil. Bunları da göz önünde bulundurman lazım İclal." dedi naif bir sesle.

Kadının söyledikleriyle dudaklarımın kenarları kıvrıldı. "Çok teşekkür ederim, beni ne kadar iyi hissettirdiğinizi tahmin dahi edemezsiniz." dedim.

Benim bunları söylememle masadaki dört kişi bana şefkatle bakarken, Gürkan Bey bana hem gurur hem de şefkatle bakıyordu. Seninle gurur duyuyorum İclal Kayran, der gibiydi.

VÂVELYA Donde viven las historias. Descúbrelo ahora