☆:3

191 78 230
                                    

Minik Tavşan alın yazısı üstünde yazılı olan bu hapiste iken günler günleri kovalıyordu. Onun için yıllar böyle geçmişken demir parmaklara tutunarak dışarıdaki kilide göz gezdirdi.  Yine her zamanki gibi yaptığı boş aktivelerden biriydi bu. Zaten kilidin her kısmını karış karış ezberlemek zorunda kaldırılmıştı yüzyıllardır.

Kilit demir bir eşyayla yapılmış küçük ama geniş bir yapıya sahipti. Ve etrafı demir parmakların etrafı ateş ile kaplıydı. Kilidi açmak için sadece dokunmaları gerekti, en dipe ulaşarak basmaları gerekti ki kilit açılsın.

Lakin minik tavşan bunun mümkün olmadığının da farkındaydı. O belki de sonsuza dek burada kalacakken hayatı sadece bir hapis üzerinde geçecekti. Sonsuzluk çok uzun bir süreydi, çıkmak istiyordu.

Lakin bu mümkün müydü? Bu duvarlar ardından çıkabilir miydi? Bilmiyordu. Aslında hiçbir şeyin imkanı olduğunu sanmıyordu. Sanki hayat sadece bu duvarlar ardında sınırlıydı. Ardı yok gibi geliyordu ki yalan olduğunu da söyleyemezdi minik tavşan

O hep burada hayatını sürdürmüşken dışarısını nasıl bilebilirdi ki? Onun için bir hiçti Dışarısı. Görmesinin imkansız olduğu bir hiçlik. Vardı ama yoktu. Daha önce hiçbir şey bu kadar net olmamıştı.

Yinede minik tavşan engel olamadı. Merakına asla engel olamadı. Acaba dışarısı nasıl kokardı? Güzel veya huzurlu mu yoksa acı veya ekşi mi? Dünyanın kötülüklerini bile merak edecek kadar tıkılı kalmıştı burada.

Artık ağlamıyordu bile çünkü burayı evi gibi görüyordu. Bu duvarlar minik tavşanın eviydi tüm çocukluğu tüm hayatıydı. Bir insan evinden, yaşadığı yerden nefret eder miydi? Bu doyumsuzluk olurdu.

Daha ev bulamayanlar bile varken evinden şikayet etmek bencillik olurdu. Ama minik tavşan bazen keşke evsiz olsam diye devam ederdi. Dışarıda, özgürken daha mutlu olurdu.

𝐉𝐮𝐬𝐭 𝐋𝐢𝐤𝐞 𝐀 𝐒𝐭𝐚𝐫✯Where stories live. Discover now