☆:5

156 65 174
                                    

Bazen bir ışıktır kurtuluş. İnsanoğlu dünya'da ilk varolduğunda her şey bir hiçken, karanlığın içinde ışığın bir hiçliğin olduğunu bile bilmezken çıkagelen günes ile kurtuluşa vardılar belki de.

Işıl hiçliken var etti belki de onları. Kurtuluş oldu. Peki kurtuluşunuzu anlatan bir kurtarıcıyı anlatmak öyle kolay olabilir mi? Kim bilir belki de tavşanın bu hapiste yüzyılların ardından gördüğü ilk ışıktı bu.

Kırmızının griliğin yerine boyanışı...Kırmızı hapisinin üstünde vardı zaten. Ateş üstünde her zaman görürken böyle güzel bir şekilde duvarlara yansıması en dikkat çekici yeriydi.
Tavşan ani bir şekilde ayağa kalkarak kafesini parmaklıklarına dayandı.

Gökkuşağı içindeki kırmızının duvara yansımış hali. Belki de onun kurtuluşu, bu kırmızı bir zamanlar insanların ışık görüp hiclikten varlığa kurtulduğu gibi kurtuluşu olabilir miydi?

Kurtuluşu gözlerini griden yorgun düşerken bir anlığına kırmızıya boyayan bu ışık parçası olabilir miydi? Duyduğu derin nefesler mi olurdu yoksa?

Minik tavşan fısıldadı sonra, yüzyılların ardından tekrar fısıldadı belki de. Konuştu, konuşmayı kendi kendine öğrenerek fısıldadı. Bildiği tek dili söyledi sadece "Serçe parmağını uzat dostum, söz ver simdi bana. Kurtuluşumsun sen benim"

İyiyim demeye çalışıyordu tınısı belki de ama biliyordu bir yandan da, iyi değildi. Işığını bulmuştu. Kendi ışığı olmayı öğrenmeliydi ondan. Kıpkırmızı bir ışık şimdiye kadar hepsinin nedeni olurken bu hapis nedeni çıkışı olabilir miydi?

Küçük tavşanın gözleri kapandı, küçük bir baş dönmesi gözlerinin kapanarak yere kapaklanmasına sebep oldu. Bir gün oldu minik tavşan çıktığında tekrardan yere değdi ayakları. Ayak parmakları sıcak bir zemin buldu. Bir n oldu minik tavşan çıktığında tekrarda renkleri gördü minik tavşan. Bu gri onun kaçınılmazıydı. Peki minik tavşan neydi, birinin ruhuydu. Kapana kısılmış bir bedenin ruhuydu o.

𝐉𝐮𝐬𝐭 𝐋𝐢𝐤𝐞 𝐀 𝐒𝐭𝐚𝐫✯Where stories live. Discover now