☆:15

93 24 324
                                    

Günlerden bir gün minik tavşan tekrardan aynı yerde dönüp dolaşırken günlerdir gelmeyen o ses yüzünden daha da çok sıkılıyordu. Sanki eskiden buna katlanabiliyordu ama o gittikten sonra her şey daha da yavaşlamış gibiydi. Ve artık buna katlayamayacak kadar yorgun hissediyordu kendisini. Bulunduğu yerde dönüp duruyor ama asla kızınglığını geçiremiyordu.

Başının ağrısı onu kül ederken birkaç damla gözyaşı düştü gözlerinden, bu onun hüngür hüngür ağlamadan önceki ilk sakin gözyaşlarıyken biraz sonra delirecek kadar kötü olduğunu biliyordu. Bu yüzden hiddetlenmemek için kendini uykunun kollarına bıraksa da olmuyordu.

Saatte bir uyuyup kalkıyor ama her seferinde içindeki anlamsız sıkıntı daha da büyüyordu. Hayatına, onu buraya kilitleyenlere söz vermesine rağmen asla çıkarmayan kaplana kızgındı en fazla da. Bu yüzden delirmesi daha da artarken pofuduk kuyruklarını yavaşça ısırarak hıçkırıklarının önüne geçti. Yapabilse ağlamamak için gözlerini oyardı.

Sorun da buydu, bu duvarlar ardında olduğu sürece asla yaşayamaz asla ölemezdi bile. Tamamen bu yere mahkumken bedeni kendi bedeni, ruhu kendi ruhu değildi. Ölmesine bile izin verilmiyordu ki onun bırakın özgürce yaşamasını.

En çokta bu yüzden deliriyordu işte minik tavşan. Kendini özgürce kullanamamaktan kendi kaderini, kendi iyi ve kötü sonunu yazamamaktan nefret ettikçe daha da çok ağlıyor tüm kriz ve sinirini de kaplanan çıkarıyordu. Artık onu terk ettiği düşüncesi bile üşüşmüştü aklına.

Gözlerinden akan yaşlarla deli gibi hıçkırırken sinirle demir parmaklıklara vurdu. Bu sinir içindeki çaresiz küçük tavşandan, asla istediğini yapamayan küçük tavşandan geliyordu. Bu yüzden daha da sinirliydi belki de, içindeki o küçük tavşan hala büyümediği için

"Sen beni duymuyorsun Kaplan, sen beni görmüyorsun kaplan, sen beni hatırlamıyorsun kaplan. Sen beni sadece kullandın"

𝐉𝐮𝐬𝐭 𝐋𝐢𝐤𝐞 𝐀 𝐒𝐭𝐚𝐫✯Où les histoires vivent. Découvrez maintenant