19• Rubik küpü

5.2K 188 214
                                    

Bu bölüm yoğun +18 içermektedir. Rahatsız olacakların bölümü atlamasını rica ederim

Satır aralarında sizi görmezsem bayılırmışım 🌥

Dikenlerle dolu bir tarlada yalın ayak yürümeye benzerdi, şu anki şerbetli halim. Direncim, etkilenmemek için tüm sınırları zorlasa da, o dikenlerin üzerinde dört nala koşma isteğim beni sersemletiyordu.

Canının yanacağını bile bile kim o tarlaya girmek isterdi ki? Acıyı sineye çekip, bastığı o dikenlerde sürünmek isteyecek kadar kim yenik düşebilirdi bu cebri hale? Her halükarda kanardı bir yerlerin. Kurtuluşu olmayan bir zaruret. Kurtulmak istemeyecek kadar da caydırıcı bir eğilim.

Parmaklarının ucuyla dokunduğu yerler, daha önce tatmadığım hislerin muhasebesini yaparken tüylerim ürperdi. Onun dokunuşlarından anlamam gereken tek şey, bu hisleri bana zimmetli kılacak olmasıydı. Elleri bel kıvrımlarında usulca dans ediyor, parmak uçlarının sıcaklığı derime nüfus ediyordu. "Alnında oluşan minik damlacıklar," dedi parıldayan gözleriyle alnıma bakarken. İşaret ve orta parmağını alnıma değdirdiğinde, oluşan ter damlalarını boynuma kadar indirip durdu. Diğer eli hala belimde, tenime minik okşamalar lütfediyordu.

"Sana tek bir dokunuşumla terlemeye başladın." diye mırıldandı boğuklaşan sesiyle. Keyifleniyordu. Bende yarattığı etkiyi an be an gördükçe tatmin oluyordu. Ya şimdi ya hiç dedim kendime. Eğer şimdi kucağından kalkmazsam, bir daha böyle bir şansım olmayacaktı. Evet şu an başka bir dünyadaymışım gibi hissettiriyordu, bu inkar edilemez. Ama her şeyi unutup bu dünyaya açılmak biraz delilik değil mi?

"Ben bir lavaboya gideyim." Titremeye yüz tutmuş sesimle kucağından kalkmaya çalışıyordum ki, belimdeki eliyle beni kendine bastırması nefesimin sessizce dışarıya vurmasını sağlamıştı. Tutuşu fazlasıyla sahiplenici bir kararlılık içindeydi. "Gerçekten inandın mı?" diye sordu, bacak aramdaki sertliği çizgiyi aşmak üzereyken. "Neye?" Çekingen edası taşıyan sesim artık titriyordu. "Kucağımdan kendi isteğinle kalkabileceğine?" dedi, sinsi bir gülüş bahşederken bana.

Sertçe yutkundum. Hastaydı, resmen alev saçıyordu ona yakın olan bedenime. Lakin gözlerine yansıyan yaramazlığı, hastalık çokta sikimde diye fısıldıyordu. Benimle istediği gibi oynayabilirdi. Tehlikesini bertaraf etmek oldukça güçtü. "Kalkabilirim," diye mırıldandım, birden gelen cesaretle. Kurduğu üstünlüğü yıkmak istiyordum. Beni bu kadar etkisi altına almasına izin vermemeliydim.

Tek kaşı alayla havaya kalktığında çarpıcı bir şekilde gülümsedi. "Demek öyle," Boşta kalan eliyle saçlarımı kavrayarak kafamı geriye çektiğinde, boynumu açıkta bıraktı. Hırslı ama bir o kadar nazikti tutuşu. Saniyeler içerisinde nemli dudaklarını açıkta kalan boynuma bastırdığında kaskatı kesildim. Adeta kalp ritmimle oynuyordu. "Hissediyor musun?" diye sordu dudaklarını boynumdan ayırmadan. Nefesi o kadar sıcaktı ki, boynumdan nüfus edip damarlarıma çekildiğini hissediyordum.

Peş peşe ufak öpücükler kondururken konuşmaya devam etti. "Nabzın hızlandı," dedi fısıltıyla. "Nabzın dudaklarımda atıyor." Boynumun arasındaki boğuk sesi bacak aramı sızlatmıştı. Birden boynuma minik bir ısırık bıraktığında, sesim çaresizce dökülmüştü. "Civan dur," Göğüs kafesim hızla kalkıp inmeye başladı. Beni deli gibi tahrik ediyordu. Bunun farkındaydı, bu tehlikeliydi. Gülüşünü duydum boynumda, arsız nefesi hız kesmeden devam ederken. Daha da sıcak bir şey hissettiğimde, dilini kullandığını anlamam uzun sürmemişti.

Ellerim istemsizce omzunu bulurken tırnaklarımı çıplak tenine bastırdım. Bedeni kasıldı, sabırsız bir nefes verdi boynumun sızlayan damarının üstünde. Kirpiklerimin arasından ona kaçamak bir bakış attığımda göz ucuyla bana baktı. Gözleri abanoz koyuluğundaydı. Bu beni etkileyebilecek kadar yüksek bir çekimdi. Dudaklarını sürterek, değdiği her yeri yakan nefesi dudak kıvrımlarına değdi. Saçlarımın arasındaki elleri gevşediğinde, başım dikleşti. Minik bir öpücük bıraktı, tam dudak kenarıma.

SerçeWhere stories live. Discover now