3. Bölüm

1.4K 99 30
                                    

Bakışları yerdeydi küçük kızın. Ellerini önünde birleştirmiş halının desenini ezberliyordu.

6. sınıftı daha, okulda kavgaya karışmıştı. Koltukta oturan babası kızgındı, az da olsa babasından korkuyordu küçük Selin. Anneannesi yoktu yanlarında korurdu onu ama yoktu.

"Ben sana demedim mi kavgaya karışmayacaksın diye!"

Cevap vermedi Selin, Hasan oturduğu koltuktan hızla kalkarak bağırdı. "Bir de cevap vermiyo paşamız!"

Geri koltuğa oturdu Hasan. Sigara paketinden bir tane çıkardı. Çakmağıyla sigarasını yakarken aynı lafları tekrarlıyordu.

"Sen olmasaydın her şey tıkırında ilerliyor olucaktı, annen yaşayacaktı. Belkide oğlumuz olurdu. Sen o gece doğmasaydın annen ölmeyecekti Gece!"

Gözlerini kapattı bu sefer Selin. Ağlamak istiyordu ama ağlayamazdı, tek kalınca ağlardı. Sol gözünden düşen yaşı hızlıca sildi. Biten sigaranın izmaritini küçük kızının avucunda söndürdü. Bir sigara daha yaktı, Selin'in avucunda bir sigara yanığı daha oluştu...


                           ******


Koltukta uzanmış timle beraber  Gumball izliyordum.

Taburcu olalı iki gün oluyordu, Ağrı'ya geri dönmüştük. Timle kaldığımız evde televizyona dalmışken kapı çaldı, muhtemelen Selim gelmişti.

Yani sevgilin.

Yiğit kapıyı açmaya giderken Barlas'la uğraşmaya karar verdim.

Benim uzandığım koltuğun dibinde yerde yattıyordu. Kafasına geçirdiğimde yerinden sıçradı. "Abla ne vuruyon ya?"

"Ben öyle uygun gördüm." Göz devirdi. İçeri giren Selim'e döndük. "Selamünaleyküm."

"Aleykümselam." Karşı koltuktaki boş yere oturdu. "Adana'ya tayinimiz çıktı Mayın."

Adana, çocukluğmun geçtiği yerdi. Geçmişimi bıraktığım yerdi, 18 yılımı bıraktığım yerdi.

Avucumdaki sigara yanıklarına gitti bakışlarım. Anında yumruğumu sıkarken, "Yarın yola çıkarız." dedi Selim. Eşyaları toplamak üzere odalara dağılırken Selim tekerlekli sandalyemi getirmişdi. Gazilik garipti, ünüformamı giyememek, bacaklarımı hissedemek.

Kendimi yük gibi hissettiğim an çok oluyordu ama o kadar yıl ben onlara bakmışım az da onlar bana baksındı.

Kendini avutuyorsun.

Siktir git iç ses.

Tekerlekli sandalyeye oturduktan sonra odama doğru ittirdi. Odaya geldiğimizde dolabın üzerindeki valizimi indirdi.

"Bir tane metal kutu var," Duraksadım bir an. "Dolabın altında onu çıkartıp kenara koyar mısın?"

Kafa sallayarak dolabın altındaki metal kutuyu çıkardı.

Kutuyu sakince yatağımın yanına yere bıraktı, eli dolabın kapağına giderken durdu. "Açmamam gereken bir kısım var mı?"

"Çekmece var orayıda ben boşaltırım." dedim. "Tamam bal gözlü."

Düştüm, kaldıranı sikerim.

"Mavi gözlü yüzbaşı." dediğimde cıkladı. "Yanlış söyledin."

"Gözün mavi değil mi yüzbaşı?"

"Gözüm mavi, yüzbaşıyı yanlış söyledin."

"Neyini yanlış söylemişim be?"

"Yüzbaşım onun doğrusu bal gözlü."

"Öyle olsun mavi gözlü yüzbaşım." Dudakları iki yana kıvrıldı. "Hep öyle kalsın bal gözlü üsteğmenim."

Gözlerimden kalp çıkacak şekilde ona baktığımda göz kırptı. Dolabın kapağını açarak askılıkdaki kıyafetlerimi yatağımın üzerine bıraktı.

Tekerlekli sandalyenin tekerleklerini çevirerek yatağa doğru gittim. Kıyafetlerin askılarını çıkartarak katlarken Selim'de katladıklarımı valize yerleştiriyordu.

Çekmece dışında bütün dolabı boşaltıp valize yerleştirmiştik. Selim yanağıma minik bir öpücük kondurarak kendi odasına gitmişti. Çekmeceyide boşaltıp valize yerleştirdiğimde metal kutuyu elime aldım.

İçine geçmişimi kilitlemiştim. Bütün anıları, acıları, mutlu olduğum nadir anları. Kutunun kilidini anahtarla açtım. Yüzümdeki buruk tebessümle. Kutuyu bacaklarımın üstüne bırakarak içindeki fotoğrafları çıkardım.

Annemin bana hamileyken çekilmiş bir fotoğrafı vardı, annemin sadece bu fotoğrafla tanımıştım ben. Bir bu fotoğraf bir de soğuk mezarı vardı bana kalan. Babamı en son 25 yaşındayken görmüştüm. Mutlu bir ailesi vardı, kendiside haliyle mutluydu. En azından çocuklarına bana davrandığı gibi davranmıyordu. Uzaktan izlemiştim, babamın hiç görmediğim kadar mutlu halini.

Benim ortaokul mezuniyetimde çekilmiş bir fotoğrafımız vardı. İkimizde gülmüyorduk, yine her zamanki gibi ciddi surat ifadesiyle kameraya bakmışdı. Ben ise boş bakıyordum, bomboş.

Polis karakolunda arkadaşlarıyla çekilmiş bir fotoğrafı vardı. Polisdi ama bu fotoğrafın bende ne aradığı hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Elime gelen künyeyle durdum. Bebek künyesiydi, benim bebeklik künyem. Kutuya geri koyup kilitledim. "Abla menemeni nasıl yapıyorduk?"

Diyerek odaya girdi Barlas. Tekerlekli sandalyeyi ittirerek mutfağa götürdü. Ben nasıl yapacaklarını anlatırken tim yapıyordu, yani yapmaya çalışıyordu. En sonunda uyuyan güzel Sezai uyanıp doğru düzgün bir menemen yapmıştı.




Bitti tam 580 kelime ballı donlarım. Söyliyecek bir şeyim yok kendinize iyi bakın ballı hamsili donlarımm.

Gökyüzünde yıldızlarınız eksik olmasın..

<3

MayınWhere stories live. Discover now