6. Bölüm

1K 86 68
                                    

(Medyayı açarak okuyabilirsiniz)

6 Ay Sonra

Sezai gururla yaptığı patates yemeğini tabaklara dağıtırken "Çok güzel yaptım lan." diye mırıldandı.

Tekerlekli sandalyenin tekerleklerini döndürerek masaya doğru ilerledim.

"Sezer, egonu çekte yüzünü görelim." diyerek elinde patates yemeğinin olduğu tabaklarla geri geri yürüyen Kerim önüne döndüğünde elindeki tabakları "Lan, lan, ananı!" diye böğürerek düşürdü. En önemlisi benim bacaklarımın üzerine düştü ve ben bunu hissettim.

Baya yandım. "Lan oğlum bacaklarımı hissediyorum lan!"

Kahkaha attığımda timde gülüyordu. "Ananı satıyım harbi yandım, Sezai kaynattın mı naptın lan bu yemeği?"

"Ay o kadar uğraşmıştım," diye mırıldandı Sezai, tek eli belinde üstünde mutfak önlüğüyle mutfağın ortasında dikiliyordu.

"Yandım diyorum, yandım! Hâlâ mal mal bakıyorsunuz, alın şu tabağı."

"Harbi bacaklarını hissediyor musun?" diye emin olmak ister gibi sordu Selim.

"He Selim he yandım, baya hissediyorum bacaklarımı." Bacaklarımın üstüne düşen tabağı çekti Selim, Yiğit'in getirdiği peçeteyle sildi.

"Hastaneye gidelim mi?"

"Sabah fizik tedaviye gideriz," dedim. "Yürüyebilir miyim sizce?"

"Bilmem," diye mırıldandılar.

Görecektik, zamanla görecektik.

1,5 Ay Sonra

Oturduğum koltuktan kalkarak askılığa doğru yürüdüm.

Evet, yürüyebiliyorum.

Gazilik buraya kadardı, görevimin başına geri dönecektim.

Şimdi ise Selim'in neredeyse 8 ay önce verdiği iskender sözünü tutası geldiğ için iskender yemeye gidiyorduk.

Şimdi ise Selim'in neredeyse 8 ay önce verdiği iskender sözünü tutası geldiğ için iskender yemeye gidiyorduk

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

(Selin'in giydikleri, çanta yok)

Askılıktan siyah trenç kotumu aldım. Giyerken "Hadi çabuk olun!" diye time seslendim.

Böğürdün bildiğin.

İç sesimi sallamadan ayakkabılıkdan spor ayakkabılarımı aldım. Tim koştura koştura gelirken dış kapıyı açtım. "Kerim anahtarı al kapıda kalmayalım,"

"Tamam abla," diyerek anahtarı aldı Kerim. Topluca apartmandan çıkarken Kerim kapıyı kitlediğine emin olmaya çalışıyordu.

Kapının önünde arabaya yaslanmış bizi bekleyen Selim'le tebessüm ettim. Önden çıkıp arabayı almaya gitmişti.

Beyaz gömleğin üstüne giydiği süveter ve kumaş pantolonuyla tam bir İstanbul Beyefendisiydi kendileri.

Ne Roma? Ne Londra? Ne Madrid? Ne Viyana? Bir İstanbul Beyefendisi gibi, bir İstanbul Beyefendisi!

Diye kuduran iç sesimi sallamayarak arabanın ön koltuğuna geçtim.

Tim arkaya sıkışırken Selim surücü koltuğuna geçmişti. Arabayı çalıştığında radyoda açılmıştı.

Yaşlı Amca - İstanbul Beyefendisi çalarken dudaklarımdaki minik tebessümle kafamı koltuğa yasladım.

§

Barlas'ın fotoğrafını çekerken masaya konulan pastayla ne oluyor lan temalı bakışlarımı etrafa gönderdim.

"Abla kendi doğum gününü unutmadın demi?" diye sordu Sezai.

"Yalan yok unuttum," dedim yüzümdeki tebessümle. "Oğlum ben hangi ara 28 oldum da 30'a merdiven dayadım lan."

"Abla asıl senin manitan 30'a merdiven dayadı." dedi Sezai.

"Siktir lan oradan, daha yirmi dokuz buçuk yaşındayım ben."

Cevap vermedi kimse, ben pastayı keserken başka bir sohbete geçilmişti.





Bölüm çok kısa oldu ama arkasında insta bölümü gelicekkk.

Bin okumaya özel yüzünüz gülsün dedim (Fazla gülmezkine)

Kendinize iyi bakanziiii

Gökyüzünde yıldızlarınız eksik olmasın...

🌌

MayınWhere stories live. Discover now