8. Bölüm

986 80 61
                                    

Hızlı adımlarla kızının odasına girdi Hasan.

"Sen ne bok yediğini zannediyorsun?" diye bağırmasıyla beraber masasında ders çalışan Selin yerinden sıçradı.

"Ne demek Kara Harp lisesi?" diye bağırmaya devam etti. "Doktor olacaksın diye okuttuk sen gittin asker olacağım diye tutturdun!"

"Baba ben doktorluk yapamam, bırak da istediğim mesleği yapa-" derken yüzüne inen tokatla yere savruldu Selin.

"Ne istediğin meslek? Söyle lan ne? Asker olup ne sikim yiyeceksin?" diye bağırırken gözlerinden adeta ateş fışkırıyordu Hasan'ın.

Yavaşça ayağa kalktı Selin. "Özel kuvetle-" diye mırıldanmaya çalışsada babasından gelen ikinci tokatla beraber tekrar yere savruldu.

Ağzına kan tadı gelirken sol gözünden akan yaşı elinin tersiyle sertce sildi.

Hasan "O hayalini kurduğun askeriyeye anca ziyaretçi olarak girersin sen!" diye bağırarak odadan çıktı.

Selin cenin pozisyonuna geçerek sessizce göz yaşı döktü. Sesi duyulmasın diye eliyle ağzını kapattarak. 

Biliyordu, eğer ağlarken sesi duyulursa babası daha çok kızardı.

O akşam sessizce göz yaşı döktü Selin, bağıra çağıra ağlamak istesede sessizce...

§

"Komutanım, ziyaretciniz var." dedi yanıma gelen er.

"Kim?"

"Adını söylemedi komutanım," Kafa salladım.

Er gittiğinde ziyaretçi masalarının oraya yürüdüm. Oturduktan kısa süre sonra tam karşıma çocukluğumun katili oturdu; babam.

Anında ellerim yumruk olurken "Senin ne işin var burada?" diye sordum. Sesimde duygu yoktu, içimdeki yangına rağmen buz gibi soğuktu.

Ben buydum zaten, içimde ne yaşarsam yaşayayım dışardan hiçbir sorunum yokmuş gibi gözüken. Ne olursa, olsun dışarıya mutlu gözükebilendim ben.

"Konuşmaya geldim," dedi sakince.

"Neyi konuşacağız baba çocukluğumu nasıl mahvettiğini mi yoksa," Avucumdaki sigara yanıkları gösterdim. "Bunları nasıl yaptığını mı? Ya da ailenle nasıl mutlu olduğunu mu neyi konuşacağız, baba söylesene!"

Gözlerim dolarken elimin tersiyle serçe sildim. Tıpkı eskisi gibi.

"Sakince konuşmaya geldim Gece," Hızla lafını kestim.

"Gece deme bana!"

"Tamam demem, sadece beni dinle Selin." Elimle anlat dercesine bir hareket yaptım.

"Ben özür dilerim," Dudaklarımdan alaylı bir gülüş kaçtı.

"Özür, aynen özür. Onca şeyden sonra bir özürle her şey hallolucak mı baba sigara yanıkları uçup gidecek mi? Attığın tokatlar unutulacak mı? En önemlisi yıktığın çocukluğum geri dönecek mi baba?"

Konuşmadı, yutkundu ve gözlerini yumdu kısa bir süre sonra "Yine de hakkını helal et Selin." diye mırıldandı.

"Helal değil, baba hakkım helal değil! BENİM SANA HAKKIM HELAL DEĞİL!" Hızla oturduğum yerden kalktım.

"Bu muydu lan karşılığı? Hem ana hem baba ol-"

"Ne babalığından bahsediyorsun lan sen! Çocukluğumu mahvetmek mi babalık? Tokat atmak mı annelik? YA SEN BİR KERE SAÇIMI OKŞADIN MI BABA, BİR KERE ELİMDEN TUTUP OKULA GÖTÜRDÜN MÜ? SÖYLE AMINA KOYAYIM, SÖYLE LAN!"

MayınWhere stories live. Discover now