15. ATEŞİN FİTİLİ

706 40 69
                                    


.

2023 yılı bana şans getir.

Gözlerim kapalıyken ve ellerim çenemin altında birleşmişken içimden geçen tek cümle buydu.

Şans istiyordum, mutlu olmak içindi. Şans istiyordum, huzurlu olmak içindi. Şans istiyordum, belki de gerçekten gülümseyebilmek içindi. Sadece şans istiyordum çünkü ihtiyacım vardı.

“Mutlu yıllar gençler!” diyerek elindeki rakı bardağını kafasına dikti Agâh Bey. Herkes gülerek ona bakarken Tomris Hanım kafasını iki yana salladı.

“Yaşlandın artık Agâh, yapma şöyle hareketler. Cefasını ben çekiyorum.”

Agâh Bey elini kaldırıp parmağını iki yana salladı. “Sadece bir gece gençlerle eğleniyorum Tomris Sultanım.”

Tomris Hanım yeniden kafasını iki yana salladı ve önündeki abur cuburlardan yemeye devam etti.

Gülcan, çocuklarla birlikte eşini aramıştı. Görüntülü konuşurlarken Mete heyecanla bir şeyler anlatıyordu. “Baba Elmas bana araba almış! Mihri’ye de ev almış!”

Gülcan telefonu sabitlediği yerden elini alnına vurdu. “Oyuncak bunların hepsi hayatım ciddi ciddi almadı.”

Mihri öğlen uyuduğu için şimdi cin gibiydi. “Babi Ema!” diye ellerini hareket ettirip babasına bir şeyleri anlatıyordu.

Gülerek ikisine bakarken belimde eller hissettim. Ensemde sıcak bir nefes hissedince kafamı hafifçe yana eğdim. “Ben çalışma odasına gidiyorum masal prensesi. Eğer istersen yanıma gel aile bireyleriyle vakit geçirmek istersen kal.”

Nilay, eşiyle birlikte koltukta oturuyordu. Eli karnındaydı ve yüzünü buruşturmuştu. “Canımın içi kalk hastaneye gidelim. Hadi. Ağrın olması normal değil, ağlatacak kadar canın yanıyor.”

Nilay kafasını havaya kaldırdı. “Hayır istemiyorum. İyiyim, bir lavaboya gideyim sonra eve gideriz dinlenirim.”

Rıfat abi, emin olmadan Nilay’a bakarken Nilay ayağa kalktı. Karnını tutarak aramızdan ayrıldı.

“Ben biraz daha oturup gelirim yanına. Sabaha kadar oradayız sonuçta.” diyerek Mirza'ya yanıt verdim. Mirza ellerini belimden uzaklaştırıp, “Tamamdır güzelim. Ben kaçtım.” dedi.

Gülümseyip göz kırptım. Boş bir koltuğa oturdum ve telefonumu elime aldım. Sosyal medya hesabıma biraz göz gezdirip telefonumu bıraktım. Dudak büzüp telefonu koltuğa bırakırken, “Rıfat!” diye bir çığlık sesi geldi. Ardından bir hıçkırık sesi ve yeniden bir çığlık. “Gülcan! Anne! Yardım edin bana!”

Rıfat abi koşarak bu kattaki lavaboya giderken Gülcan endişeyle Mihri’yi Mete’nin kucağına oturttu ve o da koşarak lavaboya gitti.

Neler olduğunu anlayamadan ayağa kalkıp hızlı adımlarla lavaboya yaklaştım. Giderken Mete’nin, “Elmas ne oluyor?” diye korkuyla sorduğunu duydum.

“Bir şey yok bebeğim bakıp geleceğim hemen.” diyerek cevap verdim. Herkes lavabonun kapısında dururken içeriden Nilay’ın yüksek sesli hıçkırıkları ve acı dolu inlemeleri geliyordu.

“Rıfat öldü diyorum sana!” diye bağırdı. Gülcan’ın yanında dururken Rıfat yere eğilmiş Nilay’ın yüzünü avuçları arasına almıştı.

Yerde kan lekeleri vardı, Nilay’ın ellerinde küçük küçük kan izleri vardı. Çöktüğü yer küçük de olsa bir kan gölüne dönüşmüştü ve Nilay deli gibi ağlıyordu. “Sakin ol bebeğim, kalk hastaneye gidelim hadi. Kanaman durmuyor bir şeyler yapmamız lazım.”

TUTSAK Where stories live. Discover now