21. ELEM YAĞMURLARI (part 2)

513 36 61
                                    


.

Kabuslarla dolu bir uyku uyuduktan sonra uyanıp yeniden uyumuştum ve bu kez uykum huzurluydu.

Uyandığımda hava aydınlıktı, uyuduğumda saat öğlen iki gibiydi. Baya uyumuştum, hiç bana benzemiyordu.

Dağhan'ın ben uyurken odaya girip kapalı telefonumu yatağın yanındaki komidine koyduğunu hissetmiştim ancak uyanmamıştım.

Kapalı telefonumu elime alıp açtım, sayısız mesaj ve arama vardı. Telefon açılır açılmaz elimde çalmaya başladı. Agâh Bey arıyordu.

Birkaç saniye bekleyip telefonu açtım ve kulağıma yasladım. “Elmas! İyi misin kızım? Neredesin? Güvende misin?” sesi endişeli geliyordu.

“İyiyim Agâh Bey. Beni oğlunuzdan koruduğunuz için teşekkür ederim.” sesim sabitti. Herhangi bir iğneleme yapmayı amaçlamamıştım ancak elimde değildi. Onu suçlamak istemiyordum çünkü evden çıktığımızda saat sabahın erken saatleriydi. Kimse o saatte uyanık olmak zorunda değildi ki Agâh Bey yaşını almış bir insandı.

Derin bir nefes aldı, geri verdi. “Biliyorum sizi yalnız bırakmamalıydım ama seni götüreceğini tahmin edemedim. Neredesin gelip alayım seni?”

Etrafıma baktım. Gitmek istiyor muydum? Hayır istemiyordum. Kendimi güvende hissettiğimi söyleyip bunu da bozmak istemiyordum ama burası sebepsiz bir şekilde güvende hissettiriyordu.

“Birazdan eve geleceğim, eşyalarımı alıp gideceğim. Şimdilik bir arkadaşımda kalıyorum kendime bir iş bulup onun da yanından ayrılacağım.” Dağhan burada kalmama izin verir miydi? “Siz de oğlunuza boşanmaya hazırlanmasını iletirseniz mutlu olurum. Ben yapmaya çalışırsam beni sağ bırakmaz da.”

“Elmas kızım,” dedi. Arkada kızlarının sesi vardı. Neler olduğunu merak ediyorlardı. “bizim eve mi geleceksin? Mirza'yı gönderdim merak etme, Yasin’le birlikteler. İstanbul'da değil.”

Derin bir nefes alıp yutkundum. İnanmalı mıydım? “Mirza'yla evimize gidip eşyalarımı almak istiyorum. Sonrasında sizin eve gelirim, sizinle konuşmak istediğim son bir şey var.”

“Elbette iste. Biraz sonra seni bekliyoruz. Bak kızlar da burada, Çağlar ve Rıfat da. Mete ve Mihrimah da seni soruyor.” dedi neşeli çıkarmaya çalıştığı bir ses tonuyla.

“Üzgünüm Agâh Bey mutlu aile tablonuzda bana yer yok. Birazdan gelip sizden son bir şey isteyeceğim ondan sonra boşanıp hayatınızdan çıkacağım.”

Agâh Bey bir süre sustu. “Peki kızım nasıl istersen.”

“Teşekkür ederim.” diyerek telefonu kapattım ve iki elimle yüzümü sıvazladım. Yüzlerini görmeye katlanabilecek miydim? Aralarında ne yapacaktım?

Düşünmeyi bırakıp ayağa kalktım ve banyoya gidip elimi yüzümü soğuk suyla yıkadım. Üstümdeki pijama takımı kalındı ancak üşüyordum, ateşim çıkacak gibi duruyordu.

Banyodan çıkınca mutfağa girip mutfaktaki balkona çıktım ve sandalyeye oturdum. Gün doğmuştu, dünkü fırtınanın izleri tamamen silinmişti.

Ayaklarımı oturduğum sandalyeye çekip çenemi dizlerime yasladığımda bundan sonra olacakları düşündüm. Dağhan uyanınca boşanma davası için gerekli her şeyi yapmaya hazır olduğumu söyleyecektim. Böyle bir insanla daha fazla birlikte kalamazdım, formalite icabı olsa bile.

Her şey iyiydi güzeldi ancak Mirza boşanmayı kabul etmeyecekti ve ben o konuda ne yapacağımı hiç bilmiyordum. Zorladıkça bana zarar vermesinden korkuyordum.

TUTSAK حيث تعيش القصص. اكتشف الآن