20. ELEM YAĞMURLARI (part 1)

620 36 112
                                    


son feci bisiklet, bikinisinde astronomi

denizler cinayet işlemezler,
aslında kimseyi istemezler...

.

Yazardan

Hayat, inişler çıkışlarla doluydu ve genç kadın bunun her zaman farkındaydı. Canı acırdı, üzülürdü, kırılırdı ama ayağa kalkacağına dair inancı hep olurdu.

Her gecenin bir sabahı olduğunu düşünürdü, her karanlığın bir aydınlığı vardı, her düşüşün bir kalkışı.

O gece, uzun zaman sonra bir gecenin sabahı olmadığına inanmıştı çünkü o gece güneş bir türlü doğmamıştı. O gece karanlık, yerini aydınlığa bırakıp sahneyi terk etmemişti.

Elmas için artık güneş açmayacaktı, karanlık onu terk etmeyecekti.

Zihni, kalbi, bedeni ve düşünceleri dağılmış bir şekilde uyandı. Hangi ara uyuduğunu bilmiyordu, belki de bayılmıştı ama ne önemi vardı?

Başına gelenleri, az önce olanları kabullenemeden ayağa kalktı. Mirza insaf edip ellerini sökmeyi akıl edebilmişti.

Gözlerini yan tarafa çevirdiğinde ayı gibi uyuyan Mirza'yı gördü. Onu uyandırmamaya özen göstererek dolabına yaklaştı. İç çamaşırı bile giyinmeden uzun siyah bir hırka aldı, üstüne geçirdi ve fermuarı kapatarak kapüşonunu taktı. Açılmamasına rağmen komidinde duran telefonunu alıp hırkanın cebine koydu.

Mümkün olduğunca hızlı bir şekilde kapıya yetişip kilidi açtı, odadan çıktı. Evden çıkarken ayakkabı bile almamıştı çıplak ayaklarla kendini sokağa atmıştı.

Dışarı adımını attığı anda hissettiği ıslaklıkla kafasını havaya kaldırdı. Yağmur yağıyordu. Hava kasvetliydi, bulutlar gökyüzünü ele geçirmişti.

Elmas o an gökyüzüne içine benzetti. Onun da içi kapkaraydı, onun da göğsünde elem yağmurları yağıyordu.

Çıplak ayaklarını oluşan küçük su birikintilerine bilerek bastırarak yürümeye başladı. Nereye gideceği, ne yapacağı, ne yapması gerektiği hakkında hiçbir fikri yoktu. Yalnızca yürüyor ve uzaklaşmak istiyordu.

Yürürken çıplak bacaklarına değen yağmur damlaları üşümesine neden oluyordu ama tuhaf bir şekilde içi yanıyordu.

Kendinden iğreniyordu, bedeninden iğreniyordu, ölmek istiyordu ama lanet olsun ki içinde hâlâ bir umudu vardı. O umut neye dayalıydı kendisi bile bilmiyordu.

Bir tane çocuk parkı gördüğünde aklına çocukluğu geldi. Çocukluğunun çıplak ayakları salıncaktan aşağı doğru sarkıyordu. Huzuru hissetti Elmas, çocukluğu huzuru hissetmişti. Mutluydu çünkü karşısındaki çocukluğu, iyiydi.

Parka girip kaydırağın çatısı altında olan yere oturdu. Sırtını soğuk demire yaslarken cebinden telefonunu çıkardı, yan düğmesine tekrar basılı tuttu. Ekranda beliren küçük ışık, içindeki ağlama isteğini körüklediğinde ayağa kalktı.

Yağmur gittikçe hızlanıyordu, hava gittikçe soğuyordu ama Elmas nereye gideceğine bir türlü karar veremiyordu.

Boş yolda yürürken cebindeki telefonu çalmaya başladı, umursamadı. Deniz kenarındaki bir sokağa geldiğini fark ettiğinde adımlarını banklara doğru çevirdi. Tam o sırada gökyüzünde bir şimşek çaktığında, Elmas irkildi.

TUTSAK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin